MENU

İlahiyatta İlk Ders: Rasyonalite ve İrrasyonalite Sarkacında İlahiyat Fakülteleri
01 Ekim 2018, Pazartesi - 19:13
Güncelleme: 20 Şubat 2020, Perşembe - 22:05

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesinde yeni eğitim-öğretim yılının ilk dersini İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Burhanettin Tatar “Rasyonalite ve İrrasyonalite Sarkacında İlahiyat Fakülteleri” temasıyla verdi.

İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda organize edilen açılış dersini; Samsun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Aydın, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Batuk, Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Harun Albayrak, öğretim üyeleri ve öğrenciler takip etti.

“İlahiyat kavramında tartışma büyük”

Açılış dersi öncesi selamlama konuşması yapan İlahiyat Fakültesi Dekanı Cengiz Batuk, ilahiyat kavramının ilahiyatçıların dışında da herkesin tartıştığı bir konu olduğunu belirterek “Herkesin kafasında farklı bir ilahiyat şablonu söz konusu. Bir taraftan burası bir fakülte ama diğer taraftan herkes ilahiyat mefhumunu kendi penceresinden tartışıp bir yerlere getirmiş. Burası her şeyden önce bir fakülte ve bu Fakültenin kendine özgü bir kimliği ve yapısı var. Bu bağlamda baktığımızda son yıllarda hemen hemen her şehirde yeni ilahiyat fakülteleri açılmış durumda ve her birinin ismi bu konudaki tartışmaları yansıtır tarzda adlandırılmış gözüküyor. İşte bir kısmı İslami ilimler, bir kısmı İslam ve din bilimleri adı altında, bazıları sadece dinî ilimler fakültesi olarak kendisini adlandırıp fakülte içerisindeki anabilim dallarını da kendi içerisinde yeniden tasnif etmiştir. Tabii bunun doğurduğu bir sürü problem var. Dolayısıyla bu konuda tartışma büyük ve dışarıda birileri de sürekli bu tartışmalara müdahil oluyor.” dedi.

Prof. Dr. Burhanettin Tatar’ın dersiyle de bu tartışmalara felsefi perspektiften katkı sağlamayı arzuladıklarını kaydeden Dekan Batuk, yeni eğitim-öğretim yılının bütün öğrencilere hayırlı olmasını diledi.

Ardından dersine başlayan Prof. Dr. Burhanettin Tatar ders başlığında geçen rasyonalite ve irrasyonalite kavramlarına açıklık getirerek bu kavramların çeşitli disiplinlerde çok farklı anlamlara geldiğini söyledi.

“Kur’an-ı Kerim daima hayatla bağlantısı kurulagelmiş, hayatın kendi rasyonalitesi içerisinde anlaşılan ve o rasyonaliteyi dönüştürmeye çalışan bir metindir”

Dersini, rasyonalite ve irrasyonalitenin hangi zeminde oluştuğuna dair görseller ve örneklerle anlatan Prof. Dr. Tatar, Cahiliye Dönemi’nde Arapların kara ikliminin zemininde bir rasyonalite ürettiklerine işaret ederken devamında “Onun için Hz. Peygamber dönemini anlamak ve oradaki rasyonaliteyi kavramak, her şeyden ama her şeyden önce o coğrafi zeminin düşünceyi nasıl belirlediğini görmeyi gerektirir. Buna karşılık Yunanca analiz kelimesini örnek vermek istiyorum: Mesela öğrencilerin analiz yapabilme becerilerini ölçüyoruz. Analiz kelimesi klasik Yunancada denizcilikle ilgili bir tabirdir her şeyden önce. Analiz, karaya demir atmış bir geminin tekrar çıpayı toparlayarak karayla bağını koparması demektir. Dolayısıyla karayla bağlantısını kopardığı zaman gemi yol almaya başlıyor. İşte analiz budur yani var olan bağları koparmak demektir. Hz. Peygamber zamanında rasyonaliteyi daha çok biz pratik rasyonalite olarak tanımlamak zorundayız. Burada kastettiğimiz; Kur’an-ı Kerim’in, daima hayatla bağlantısı kurulagelmiş, hayatın kendi rasyonalitesi içerisinde anlaşılan ve o rasyonaliteyi dönüştürmeye çalışan metin olduğudur.” şeklinde konuştu.

“Medeniyetler ayakta kalabilmek için daima insanın bu rasyonel ve irrasyonel boyutlarını tatmin etmek durumundadır”

İnsanın, rasyonel bir varlık olduğu kadar aynı zamanda irrasyonel bir varlık olduğunun altını çizen OMÜ öğretim üyesi Tatar, bu bağlamda din kavramına dair şöyle konuştu: “Benim kanaatime göre din; insanın aynı anda hem rasyonel hem de irrasyonel taraflarını tatmin etmeye çalışan bir olgudur. Din sadece rasyonel konuşmaz ve sadece irrasyonel de konuşmaz; din ikisini de tatmin etmeye çalışır. Medeniyetler ayakta kalabilmek için daima insanın bu rasyonel ve irrasyonel boyutlarını tatmin etmek durumundadır.”

“Gazali sonrası İslam üniversiteleri yeni kelime ve kavram üretemediler”

Sunumunda, İslam dünyasında üniversite kuran bir düşünür olarak Gazali’nin tasavvufa yönelmesiyle büyük bir değişim geçirdiğine ve bu durumun, Gazali sonrası ulemanın üniversiteyle olan bağlarını zayıflattığına vurgu yapan Prof. Dr. Tatar “Dolayısıyla İslam dünyasında bir çöküş başlamıştır. Bunun en önemli göstergesi şudur: Gazali sonrası İslam dünyasındaki üniversiteler yeni kelime ve kavram üretememişlerdir. Yani zamanı anlayacak, olup biten olaylar arasında bağlantı kurabilecek ilave kelime ve kavram ortaya koyamamışlardır. O nedenle İslam’da neden bilim geride kaldı, yahut İslam toplumları bilimde neden yaya kaldı sorularının bana göre en basit cevabı şudur: Ulemanın yeni kelime ve kavramlara olan yani dile karşı inançlarını yitirmesidir. Bunlara inancını yitiren hiçbir toplum, bilim üretemez.” ifadelerine yer verdi.

“İlahiyat fakültelerinin meselesi düşünme meselesidir”

Prof. Dr. Tatar ilahiyat fakültelerinin, bireyin kendini yönetmesi adına önemli bir fonksiyonu olduğunu belirtirken ilahiyat fakültesi öğrencileri üzerinde otorite kurulmasının irrasyonaliteyi doğurduğunu dile getirdi ve ekledi: “İlahiyat fakültelerinin sorunu düşünme meselesidir. Kişinin müzik aracılığıyla kulağı geliştiğinde, sanatlar vasıtasıyla gözü geliştiğinde, teknik vesaire anlamında dokunmasını öğrendiğinde, dili kullanma zevki geliştiğinde aklı da dünyayla ona göre bağlantı kuracaktır. Yani duyular size ne veriyorsa akıl da o kadar şey verir.”

Açılış dersinin sonunda Samsun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Aydın, dersi veren Prof. Dr. Burhanettin Tatar ve derse katılan akademisyenlerle birlikte günün anısı olarak hatıra fotoğrafı çektirdi.

X
Secure Login

This login is SSL protected