Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Said Kurşunoğlu, verdiği “Türk Aile Yapısında Değişim” başlıklı konferansıyla küreselleşme rüzgârlarının estiği günümüzde ülkemiz ve dünyadaki ‘aile’ kavramını gündeme getirdi.
Etkinlik; Fen-Edebiyat Fakültesi ile Atakum Kent Konseyi birlikteliğiyle düzenlendi. Fen-Edebiyat Fakültesi Prof. Dr. Fevzi Köksal Konferans Salonu’ndaki konferansı; Atakum Kaymakamı Namık Kemal Nazlı, Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir Batı, OMÜ öğretim üyesi ve Atakum Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Bekir Şişman, öğretim üyeleri ve kalabalık bir öğrenci topluluğu takip etti.
Konferansın açılış konuşmasını yapan OMÜ öğretim üyesi ve Atakum Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Bekir Şişman, toplumları ayakta tutan en önemli değerin aile olduğunu vurgulayarak “Aile aynı zamanda ocaktır; hem milletin ve soyun devamını sağlar hem de kültürün aktarımını üstlenir. Son zamanlarda aile ile ilgili ciddi tereddütlerimiz var. Bu konu ciddiyet ve ivedilikle ele alınmalı, sosyal bilimciler de özellikle kültürün aktarımı açısından buna dönük çözümler üretmeli ve projeler geliştirmelidir.” dedi.
Selamlama konuşmasında ise söz alan Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir Batı, aile kavramının, bir felsefeci akademisyenin perspektifinden ele alınmasının faydalı ve aydınlatıcı olacağını belirterek katılımcılara teşekkürlerini sundu.
Konferansta, günümüzde genel itibariyle 'aile' kurumunun yaşadığı sorunları doğru okumanın ve doğru anlamanın önemi üzerinde duran Doç. Dr. Kurşunoğlu, Türk aile sistemindeki sorunları tahlil edebilmek için Çin’in kapitalizmle olan ilişkisine bakmak gerektiğini belirterek “1978’de Çin, küresel pazarlara açılma kararı aldı. Dünya kapitalist rekabet sisteminde Batı’yı tartan bir etkiyle ve üstelik daha ağırlaşan bir etkiyle Çin başrolde. ‘Geleceği Çin belirleyecek’ vurgusu da bunu göstermekte. Neden Çin’den bahsettim çünkü bizim ailelerimizdeki sorunların genel anlamdaki fotoğrafı buradadır. Çin’de iki kavram var, bunlar Çin toplumundaki kadim ilişkileri, hısımlığı yani geleneksel bir sınıf ilişkisini ifade ediyor. Çin devleti ve ulusu bu kadim gelenek üzerine ve kendi sosyalizm anlayışı doğrultusunda yeni bir sentezle bir tür yeni kapitalizm denemesini yapıyor. Eğer bu başarılı olursa bu tartışmalara dair bütün teoriler alt üst olacak.” diye konuştu.
Yaşadığımız çağda iki tür kapitalizmden bahsedileceğini söyleyen Felsefe Bölümü öğretim üyesi Kurşunoğlu, bu kavramların aile kurumuyla olan ilişkilerine ilişkin şunları dile getirdi: “Bunların birincisi Batı Avrupa ülkelerine ait, Protestan ahlakı ve inancıyla tanımlanan rasyonel kapitalizm, ikincisi ise şu anda Doğu’yu temsil eden Konfüçyanist ve Taoist gelenekten beslenen kapitalizm. Bunların ikisi de aile ile alakalıdır. Şimdi Türkiye’yi düşünün; tam ortadayız. Muazzam bir modernleşme çabasının içinden geçtik. Batılı standartları elde etmek, üretimde onlarla rekabet edebilmek ve var oluşumuzu devam ettirebilmek için büyük bir çaba harcadık ama bugün bir alternatif daha var. Yani kendi teorimizi, kendi geleneklerimiz ve kendi üretimimizle bir araya getirebilecek bir alternatifle karşı karşıyayız.”
Sunumunda modernizmin aile kavramına olumlu ve olumsuz etkilerini tartışan Doç. Dr. Kurşunoğlu, endüstrileşmeyle birlikte artık modern ailenin, iş ve üretim temelinde yeryüzü ölçekli olduğuna işaret ederken sözlerini şöyle sürdürdü: “Yani şimdi neye bakılıyor: Evlenmek istenilen kişinin işi var mı? Her iki taraf da işi var mı diye soruyor. Bir başka ifadeyle, kazanç ya da gelir olarak üretim zinciri içinde yerin var mı diyor. Bu soru ne anlama geliyor? Ailede dayanışma içinde, damat fakir ya da işsiz de olsa idare ederiz anlayışı veya toleransı sona ermiştir, bu eskimiştir. Şimdi ne deniyor: İşin gücün var mı? Üstelik sadece erkek için iş aranmıyor, kadın için de aranıyor. Bu tabii yeryüzü ölçekli yani dünyevi bir durumdur artık. Çok açık bir biçimde aslında toplum olarak dönüşümümüzün bağlamını bize gösteriyor.”
“Seküler (dünyevi) çekirdek aile tipinin üretimi temellendiren ve destekleyen niteliği; sosyal dokuyu meydana getirme ve modern toplumu oluşturma anlamına gelmektedir” diyen Doç. Dr. Kurşunoğlu bu olguyu bir metropol olan İstanbul üzerinden örneklerken “İstanbul’da bir hafta kaldınız mı, artık siz de hesap yapmaya başlıyorsunuz; nerden ne kazabilirim diye düşünüyorsunuz. İstanbul’a bir gidiyorsunuz; bu cadde Siirtlilerin, bu cadde Trabzonluların, bu sektör Kahramanmaraşlıların gibi manzaralarla karşılaşıyorsunuz. Hemşehrilerim nerede diyorsunuz hemen. İş bulabilmen ya da tutabilmen için memleketlilerini bulman gerekiyor. İşte alın size bahsettiğim Çin kapitalizmi. Bunun yanı sıra Anadolu var, Kayseri var, bu şehir kadim bir kentimiz ve aile işletmeleri var dikkat ederseniz. Keza Gaziantep’e gidin yine aile işletmelerini göreceksiniz. İşte bunlar sosyolojik kapitalizm örnekleri olarak karşımıza çıkıyor. Ancak şunu da vurgulamak gerekir ki metropol İstanbul ile Anadolu kentlerindeki aile tipleri aynı değil. İstanbul, aile anlamında yalnız, daha çıkarcı ve dünyevi bireylerin oluşturduğu bir bağlamı bize sunarken, Anadolu ise hâlen yerel üzerinden daha sağlıklı diyebileceğimiz bir kalkınma örneğini veriyor. Bu çerçevede İstanbul küresel; Anadolu şu anda yerel diyebiliriz.” şeklinde konuştu.
Felsefe Bölümü öğretim üyesi Kurşunoğlu 21. yy.’ın yeni dünya düzeninin çekirdek aileye vadettiklerini ise “Diyorlar ki nüfus arttırıcı geleneksel ahlaki, dinî, millî değerler sorundur. Aile, geleneksel değerleri arttırıyor ve nüfusun yükselmesine sebebiyet veriyor. Yapay zekâ ve bunu tasarlayanlara göre aile, başlı başına sorundur. Yalnız ya da evlilik bağı olmadan yaşamak, eş cinsel evlilikler, sanal partnerler vb. durumlar yasallaştırılmalı deniyor. İşte bu tür durumlar ya da beraberlikler sonucunda nüfus artmaz, soy üremez; hem bedensel olarak hem de tinsel olarak. Yalnız yaşamak revaçta. Anne baba, nine, dede huzurevlerine gönderiliyor. Bunlar yoğun bir şekilde özendiriliyor.” sözleriyle aktardı.
Bu vaatlerin Türkiye’deki yansımalarından da bahseden Doç. Dr. Kurşunoğlu devamında “Dolayısıyla burada ortaya çıkacak olan nedir? Türk milletinin soyunun durması ve o soyun tinsel niteliklerini ve geleneklerini aktaran, örfünü, âdetini, töresini taşıyan ana yapının sönmesinden bahsediyoruz. İşte bu esasen ulusal bir sorundur, hem de var oluş sorunudur. Bizim yapmamız gereken şey şu: Biz ne Protestan temelli akılcı bir kapitalizm ne de Konfüçyanizm kökenli toplumsal bir kapitalizm arasında sıkışmak zorunda değiliz. Kendimize uygun yapıyı oluşturmak için gayret göstermeliyiz ve bunda da aileyi önemseyelim. Ailenin, doğrudan doğruya ulusal bir mesele olduğunun farkında olalım. Ailemiz ortadan kalkarsa küresel fırtınanın önünde çok çabuk şekilde yok olan bir toplum oluruz. Kendi endüstriyel yolumuzu da belirleme gücünü gene bize ailemiz, örfümüz, töremiz, inancımız veriyor.” sözlerine yer verdi.
Konferans sonunda Atakum Kaymakamı Namık Kemal Nazlı ve Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı, Doç. Dr. Mustafa Said Kurşunoğlu’na teşekkür belgesini; Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir Batı da fidan sertifikasını takdim etti.