Türkiye İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Konseyince (TİDKONSEY) düzenlenen “Türkiye’nin İlahiyat Birikimi” adlı söyleşi dizisine Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan konuk oldu.
Söyleşi serisinin beşinci programı, Türkiye İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Konseyinin YouTube kanalından canlı yayımlanırken programın moderatörlüğünü Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal yaptı.
Rektör Prof. Dr. Yavuz Ünal’ın sorularıyla ilerleyen programda konuk Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, söyleşinin teması olan Türkiye’deki ilahiyat birikimini kişisel hayatı paralelinde anlattı.
Söyleşisinde Türkiye’de ilahiyat alanındaki birikimin bir noktada kurumlardaki birikimi de yansıttığına işaret eden Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan “İlahiyatı özel manasıyla İslamiyat; genel manasıyla diğer dinleri de kapsayan bir kavram olarak düşünmek gerekiyor. İslamiyat anlamıyla düşündüğümüzde İslami ilimlerin öğrenim, hizmet ve araştırma olmak üzere 3 yönü vardır. Bu tıpkı, bahsettiğimiz alanda çalışan insanlar olarak 3 merhalede kendimizi göstermemize benzer. Bir ilim insanının hayatında edindiği birikimi konuşacaksak tahsilini, tedris hayatını ve telif ettiği eserleri görüp değerlendirerek bir karar veririz. İslamiyat anlamındaki ilahiyatın ülkemizdeki öğretimi, hizmeti ve araştırmalarını gözümüzün önüne getirirsek sanıyorum, eski tabirle birikim dediğimiz mâhasalı yani neticeyi ve sonucu anlamış oluruz diye düşünüyorum. İslami ilimler açısından ülkemizde 1950’li yıllarda da okullara kavuşmuş olduk. Türkiye’deki ilahiyat birikimini belki belgesel olarak Prof. Dr. Mustafa Öcal’ın hazırladığı ve Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün ‘Öncü Yediler’ adıyla yayınladığı 8 ciltlik eserinde görebiliriz.” diye konuştu.
Akademik hayatında hedef kitlesinin kendi nesli olduğunu belirten Prof. Dr. Çakan, bu süreçle ilgili “Ben neslimin ihtiyacımı karşılamak üzere çalışmalar yaptım. Bu anlamda kitaplarımın hâlâ okunuyor olmasının temel nedeni; toplumdaki ilahiyat birikimi noktasında bizim neslin içinde bulunduğu açığı kapatma gayretimdir. Örnek alınacak bir çalışmam varsa bu, kendi ihtiyacımı kendimin karşılamasından dolayıdır. Bizim neslimizin yani İmam Hatip neslinin ülkemizdeki Müslümanlara ve ümmete borcu var. Bu borç bizlerin varlık nedenidir.” dedi.
Türkiye’deki ilahiyat birikimine dair düşüncelerini aktaran konuk Prof. Dr. Çakan, devamında “İlahiyat birikimi; ilahiyatlıların ilahiyata gösterecekleri şahsi himmetlerinin (emek, gayret) ötesinde, nesillerinin göstereceği himmetlerle de gelişecek bir alandır ve buna dikkat edilmesinde çok büyük fayda olduğunu söylemek zorundayım. Türkiye’deki ilahiyat birikimini biraz da müessese noktasında düşünecek olursak şunları da zikretmekte fayda görüyorum: Diyanet İslam Ansiklopedisi; İmam Hatip neslinin, ülkemizdeki ilahiyat birikimine yönelik bir çalışmasıdır ve çok önemlidir. Gerek sivil toplum kuruluşlarımızın gerekse resmî kuruluşlarımızın merkezden organize olmak suretiyle meydana getirdikleri ve böylesine muhallet (kalıcı, ebedî) dediğimiz özelliğe sahip bu çalışma çok sevindiricidir. Eser bazlı Türkiye’de ilahiyat birikimini neler ifade eder diye düşünecek olursak başkalarının kullanabileceği bu eserleri ortaya koymak çok değerlidir. Ben de bu anlamda merkezî çalışmaları önemsiyorum. Zaten böyle çalışmalar müessese ile yapılır. Ne yazık ki sivil toplum kuruluşlarımız uzun ömürlü müessese kurma alışkanlığını kazanamadılar. Mesela Diyanet İslam Ansiklopedisi, ilk İslam Ansiklopedisini unutturdu, bu çok güzel bir gelişmedir. Benim neslimin borcunun ödenmesidir bu. Bu ülkeye ve ümmete olan borcun belli ölçüde ödenmesidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Çakan İlahiyat Fakültelerinde ilahiyat birikiminin hedefini ise şu sözlerle dile getirdi: “İlahiyat Fakülteleri, dünya çapında sözü senet kabul edilecek ilim insanları yetiştirmelidir. Ülkemizde ilahiyat alanındaki ihtiyaç belli ölçüde karşılanmıştır. Bu eğitim, tesadüfen olmamalı; bu alanda temelden başlayıp kendini yetiştiren ve temel eserleri okuyan dünya çapında ilim insanları çıkmalıdır. Muhammed Hamidullahları çoğaltmalıyız. Yani bizim müesseselerin önündeki ufuk bu olmalıdır. Ümmetin dertleri de büyüyor, ümmete önderlik ve hizmet etmenin şerefi de zevki de artıyor. Bunu yapmak için sorumluluk üstlenmiş idarecilerin bir şeyleri kotarması ve ufuk açması gerekiyor. Her ilimizde ilahiyat fakültelerimiz var. Bu fakültelerimizin sosyolojik alan çalışmaları yapmaları lazım. Örneğin bu fakültelerimiz, bulundukları illerde İslam kültürü adına halkı yoklamalılar. Hatta bunu örneğin 10-15 yıllık periyotlarla yapmalılar. Kendi yörelerini İslami hassasiyetler noktasında sürekli denetlemeleri lazım. Milleti sosyolojik olarak dinî noktadan test etmemiz, Türkiye’nin dinî bilgi noktasında özelliklerini taşıyan belki Diyanete yönelik hizmet haritası, eğitim-öğretim haritası, dinî ilimler açısından araştırma alanlarını tespit edecek haritalar ortaya çıkarmamız lazım. Yani ümmeti dert etmeyen ilahiyatlıyı ve ilahiyatçıyı ben tanımıyorum. Bu hususta bilimsel yaklaşımı esas almalıyız. Bilimsel yaklaşım delile dayalıdır, delil seni nereye götürürse oraya gidersin. Delil, takdir etmeni gerektiriyorsa takdir edersin, tenkit etmeni gerektiriyorsa tenkit edersin. Bizler tenkitten kaçan bir kültür tarihine sahip değiliz, ama burada niyet nedir? Kendi kültür tarihimize şüpheyle bakıp başkalarına özenerek, ‘Ne söylüyorlarsa doğrudur’ deyip onların yaklaşım tarzlarını esas almak, bilimsel olarak köleliğe evet demektir. İlahiyatların ve ilahiyat birikiminin işi; özgün İslami ilim insanının kişiliğini ve kimliğini inşa etmektir.”
Program sonunda Rektör Prof. Dr. Yavuz Ünal, programa katılımı ve katkılarından ötürü konuk Prof. Dr. Çakan'a teşekkürlerini iletti.