Sağlık Bilimleri Kadına Yönelik Şiddeti Gündeme Taşıdı
07 Mart 2018, Çarşamba - 20:22
Güncelleme: 07 Mart 2018, Çarşamba - 23:38

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün anlam ve öneminden ötürü “Kadınlar Günü Söyleşisi” ve beraberindeki etkinlikler dizisiyle Türkiye’deki toplumsal sistemde kadına yönelik şiddet içeren anlayış ve uygulamaları bir kez daha gündeme taşıdı.

Sağlık Bilimleri Fakültesi Konferans Salonu'ndaki etkinlik dizisi; OMÜ Hemşirelik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Özen Kulakaç’ın “Şiddete Tolerans Kültüründe Kadın Olmak” adlı konu başlığı altında yaptığı sunumla başlarken öğrencilerin sergilemiş olduğu performanslarla devam etti. Programa; Hemşirelik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Özen Kulakaç başta olmak üzere Samsun’daki hastane yöneticileri, öğretim üyeleri, öğretim elemanları, hemşireler ve çok sayıda öğrenci katıldı.

“Asıl sorun şiddete duyarsızlaşma ya da duyarsızlaştırma sorunudur”

Prof. Dr. Özen Kulakaç, sunumunun başında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün nasıl ortaya çıktığına dair tarihsel süreci özetleyerek Amerika’da işçi kadınların greviyle başlayan 8 Mart’ın bir milat olduğunu ve çıkan olaylarda hayatını kaybeden 129 kadını ve diğer nice kadını onurlandırmaları gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Kulakaç, “şiddete tolerans kültürü”nün çok işlenen bir konu olmadığına ve özellikle sağlık alanında bu konunun yeterince ele alınmadığına dikkat çekerek “Çünkü bu konuya dair semptomlarla uğraşıyoruz yani ortaya çıkan belirtilerle ilgileniyoruz. Oysa belirtileri yaratan kültüre ve topluma bakmak gerekir. Burada maalesef hastalıklı bir şey var ve bu hastalığı iyi etmek için uğraşmalıyız. Bunu tedavi etmeliyiz ki bir daha ortaya çıkmasın. Örneğin grip ya da kızamığa karşı aşılanıyoruz. Ancak biliyor musunuz şiddet daha yaygın bir sağlık sorunu ve şiddete karşı eylemler yeterince hızlı yapılmıyor, grip salgınında mikroorganizmalara karşı mücadelede olduğu kadar. Asıl sorun şiddete duyarsızlaşma ya da duyarsızlaştırma sorunudur, diğer deyişle bir sosyal kayıtsızlık oluşturma durumudur.” dedi.

Konuşmasında kadına uygulanan şiddeti doğal olarak gören kültürel dokunun asıl sorun edilmesi gereken husus olduğunu belirten Bölüm Başkanı Kulakaç, şiddet karşısından sessiz kalmanın bu durumu onaylamak anlamına geldiğini vurgulayıp toplum olarak öfkeyi olağan ve kabul edilebilir yollarla dışa vurma konusunda sorunlarımızın olduğunu ifade etti. Sunumunda kültür kavramına da değinen Kulakaç, kadınların maruz kaldığı şiddet olaylarının; içinde yaşadığımız kültürün ‘gelenektir o hâlde doğrudur” dediği her şeyi sorgulamayı ve gözden geçirmeyi gerektirdiğini dile getirdi.

“Toplum, insanı değil erkeği standart olarak sunuyor”

“Ciddi şekilde şiddete tolerans kültüründe yaşadığımızı söyleyebiliriz” diyen Prof. Dr. Kulakaç sosyal yaşamın tamamen erkek üzerinden dizayn edildiğine, erkek kurallarının geçerli olduğuna işaret ederek sözlerine şunları ekledi: “Kadınlar bu sosyal alana girdiğinde onlardan, daha önce erkeklerin koyduğu kurallara uymaları beklenir. Dolayısıyla nasıl yaşayacağımızı, nasıl algılayacağımızı bu sistem belirliyor. Kadın taciz ya da tecavüze uğradığında önce kendini sorgulamak zorunda kalıyor, arkasından da toplum onu sorguluyor. Gördüğünüz gibi tolerans kültürü; kadının ne öğreneceğini, eğitiminin kalitesini, ne tür yaşantılarla karşılaşacağını öğretiyor.”

“Medya da bu kültürü besliyor”

Sunumunda Türkiye’de her 10 kadından 4’ünün şiddet gördüğüne vurgu yapan Hemşirelik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kulakaç bu doğrultuda Türkiye’nin 2016 şiddet haritasını katılımcılarla paylaşırken Samsun’un bu tabloda İstanbul’dan sonra ikinci sırada yer aldığına dikkat çekti. Kulakaç ayrıca televizyon dizileri ve medyanın da bu kültürü beslediğini öne çıkararak devamında “Mesele ‘kadına el kalkmaz’ değil, asıl mesele bu kültürün içselleştirilmesi, toplum olarak davranışa dönüştürülmesidir. Yapılması gereken ve doğru olan; kişilere birilerine vurmanın ve zarar vermenin kötü olduğunun öğretilmesidir.” diye konuştu.

Prof. Dr. Özen Kulakaç sunumunu öğrencilerin soru ve katkılarıyla interaktif hâle getirirken Sağlık Bilimleri Fakültesi olarak “Toplumsal Cinsiyet” dersini müfredata dâhil ettiklerini ve öğrencilerin artık bu konuda daha hassas ve duyarlı davrandıklarını da sözlerine ekleyerek “Kültürümüzde yer alan cinsiyetçi kullanım ve söylemleri ortadan kaldırma konusunda her birimize önemli roller düşüyor. Erkek egemen değil, insan egemen anlayışına sahip bir toplum tasavvuruyla mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Töre cinayetlerinin sembolik ismi Güldünya Tören anıldı”

Prof. Dr. Özen Kulakaç’ın konuşmasının ardından etkinlik dizisi öğrenciler tarafından hazırlanan ve Samsun’un farklı yerlerinde yapılmış şiddet temalı röportajın videosu ile devam etti. Öğrenciler, sonrasında töre cinayetlerinin sembolik ismi Güldünya Tören’in katledilişini konu alan “Güldünya Bu Dünya Sensiz Güler mi?” adlı dramayı sergilediler ve yine Güldünya’ya adanmış şiiri katılımcılarla paylaştılar. Programda bunların yanı sıra, dinleyiciler arasından bulunan bazı öğrenciler, şiddete maruz kalarak hayatını kaybeden sembol olmuş bazı kadınların adlarını seslendirip öldürülme nedenlerini söyleyerek bu kadınları anmış oldular.

Program; etkinliklerde emeği olan ve rol alan öğrencilere teşekkür belgelerinin verilmesiyle sona erdi.

X
Secure Login

This login is SSL protected