MENU

Rektör Bilgiç'in 10 Aralık İnsan Hakları Günü Mesajı
10 Aralık 2018, Pazartesi - 08:41
Güncelleme: 05 Şubat 2020, Çarşamba - 13:24

Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü… Dünya her alanda, her konuda ve her ölçekte âdeta küresel bir köye evrilmiş durumda. Ancak küresel hâle gelen bu dünyada maalesef insan haklarına riayet ve hak ihlallerine karşı farkındalık ve müdahale, bir türlü küresel bir hassasiyet hâline dönüşemiyor, dönüştürülmüyor.

Güç ilişkileri, stratejiler, iş birlikleri, büyük planlar gibi faktörler; insan hakları konusunda coğrafya, din, ırk, etnisite gibi unsurlar üzerinden ayrımcılığı kolaylıkla devreye sokup kimi zaman büyük bir yıkıma ve zalimliğe yol açabiliyor kimi zaman da insan haklarının tüm dünyanın gözü önünde ayaklar altına alınmasını görmezden gelebiliyor. Öyle ki; emperyal güçlerin “büyük” emelleri, özellikle bazı coğrafyalardaki insanlığın kaderini “küçük” bir meseleye veya önemsenmeyebilecek bir detaya dönüştürebiliyor. İnsan hakları konusunda bu ikircikli ve ayrımcı zihin ve görme bozukluğu ise toplumları büyük yıkım ve acılara sürüklüyor.

Son günlerde küresel dünyanın yanı başındaki Yemen’de vücutları âdeta kırılgan hâle gelmiş olan masum ve mazlum çocuklarımızın görselleri, medyanın her mecrasında karşımıza çıkıyor. Cansız bedeninin bile mahzun duruşuyla akılları ve vicdanları ağlatan Aylan bebeğin kıyıya vuran bedeni, botları batırılan mültecilerin dramları, insan haklarının neyi ifade ettiğini ve kimleri kapsadığını net biçimde gösteriyor. Daha da ötesinde Avrupa’da sınırı geçmeye çalışırken ayağına çelme takılan mülteci, aslında insan haklarına takılan çelmenin bir yansıması olarak simgeleşiyor. Benzer şekilde; Doğu Türkistan’da zulme uğrayan soydaşlarımız, Avrupa’nın göbeğinde Bosnalı kardeşlerimize yönelik soykırım çabaları vb. insan haklarının coğrafya, din, ırk ve etnisite bağlamında kolayca askıya alınabildiğinin örnekleri olarak karşımızda duruyor.

Bu bağlamda dünyanın ve insanlığın yeni bir insan hakkı mefhumuna gereksinimi olduğu muhakkak bir biçimde kendini göstermektedir ve nice acı örneklerle de göstermeye devam etmektedir. Yeni insan hakları mefhumunun ise kapsayıcı, ayrımcılık içermeyen, sadece söylem düzeyinde değil eylem düzeyinde de hak ihlallerine karşı net ve ortak bir tavır ve müdahaleyi işlevsel hâle getiren bir çerçeveye sahip olması gerektiğine kuşku yoktur.  Kuşkulu olan nokta, emperyal güçlerin böylesine bir anlayışı hayata geçirme noktasında bir iradeyi ve eylemi ortaya koyup koyamayacaklarıdır.

Bu bağlamda; Türkiye’miz eziyetten, vahşetten, tecavüzden, katliamdan kaçarak insanlığa sığınan mültecilerin hâli pürmelali karşısında insanlık onuruna yakışan bir tavır ve eylem sergilemiştir. Türk Milleti, inancına ve töresine münasip olan bu duruşu ile “büyüklüğü” dillere pelesenk olmuş dünya devletlerine de örnek teşkil edebilecek bir sürece imza atmıştır. Türkiye’nin bu tavrı ve amelinden dünya devletlerinin feyzalıp almayacağı aşikâr değildir; ancak Ülkemiz ve Milletimiz, bu duruşuyla  - devasa ateşe su taşıyan karınca misali - ayrım gözetmeksizin “insan”ın ve “insan haklarının” yanında olduğunu ve olacağını tarihe not düşmüştür.

Bu duygu ve düşüncelerle 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutluyor ve dünyanın her köşesini, her milletini ve her rengini kapsayan, adalet, vicdan ve eşitlik zemininde yoğrulan bir insan hakkı anlayışının hep birlikte inşa edildiği bir dünyaya kavuşmamızı temenni ediyorum.


Prof. Dr. Sait BİLGİÇ
Rektör

X
Secure Login

This login is SSL protected