MENU

Rektör Bilgiç: “Ötekisi Olan Bir İnsan Hakları Anlayışı ve Uygulaması Kabul Edilemez”
10 Aralık 2019, Salı - 10:41
Güncelleme: 10 Aralık 2019, Salı - 10:41

İnsanların yalnızca insan olmaktan ileri gelen temel hak ve özgürlüklerini ifade eden insan hakları, dünyamızdaki adalet anlayışının ve terazisinin en temel mihenk taşlarından biridir. Maalesef tarihsel sürecin defaatle karşımıza çıkardığı örnek olaylarda dünya ve özellikle insan hakları olgusunu siyasal söylemlerinin önemli bir bileşeni olarak konumlandıran devletler ve toplumlar bu konuda başarılı bir sınav verememişlerdir. Üstelik söz konusu aktörler, insanlığı sarsan her elim hadisede çifte standart üzerine kurulu yaklaşım ve tutumlarında âdeta trajik bir tutarlılık sergilemek suretiyle insanlığın bir kısmının kendileri için “öteki” statüsünde olduğunu her seferinde tescillemekten geri durmamışlardır.

Bu bağlamda doğuştan gelen, dokunulamaz,  vazgeçilemez, devredilemez olan insan haklarının insanlık ailesinin bütün üyelerini kapsaması gerekmektedir. Bu kapsam, hem insanın doğuştan bu haklara sahip olması düşüncesinden hem de vicdani bir gereklilik olarak duyumsanması gereğinden kaynaklanmaktadır. Ancak en güncel örneklerden biri olarak Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yönelik sistematik biçimde uyguladığı baskı ve zulüm politikası, insan hakları çerçevesinde aynı ölçüde gündeme gelmemekte ve büyük itirazlar kamusal dolaşıma girmemektedir. Daha da üzücü tarafı ise soydaşlarımıza ve din kardeşlerimize reva görülen şiddet sarmalına yönelik çıkan kimi seslerin ise uluslararası güç ve çıkar ilişkilerinin bir enstrümanı durumuna ve hesap kitap meselesine indirgenebilmesidir.

Bu kapsamda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948’de “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ni varlığa getiren o dönemin ortak ruhunun yeniden, kapsayıcı biçimde ve azami ölçekte tesis edilmesi büyük önem arz etmektedir. Çünkü ancak bu şekilde insan haklarına riayet aksiyomu, evrensel bir zeminde üretilebilir ve çifte standartları aşmayı başararak gerçeklik/işlerlik kazanabilir.

İnsanlığın kolektif vicdanın ortak bir çağrısı olması gereken bu tespit, aynı zamanda ötekisi olmayan bir insan hakları olgusuna yönelik de güçlü bir talep niteliğindedir. Çünkü ötekisi olmayan bir insan hakkı mefhumu, ırkı, dini, mezhebi, rengi, yaşı, cinsiyeti vb. fark etmeksizin bütün insanların hakkıdır. Bir başka deyişle, ötekisi olan bir insan hakları anlayışı ve uygulaması kabul edilemez. 

Bu duygu ve düşüncelerle 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nü kutluyor ve milletine, dini ve coğrafi aidiyetine ya da nereden geldiğine bakılmaksızın tüm insanların insan haklarına azami düzeyde riayet edildiği, insan hakları ihlallerine ortak bir bilinç ve vicdanla müdahale edildiği ve adalet ile eşitlik temelinde yükselen bir insan hakkı mefhumunun çok daha fazla gerçeklik kazandığı bir dünyaya hep birlikte kavuşmamızı temenni ediyorum.

Prof. Dr. Sait BİLGİÇ
Rektör

X
Secure Login

This login is SSL protected