MENU

Ziraat Fakültesi Akademisyeni Prof. Dr. Yusuf Demir: “Türkiye Son 22 Yılın En Kurak Ocak ve Şubat Ayını Yaşadı”
23 Mart 2023, Perşembe - 18:30
Güncelleme: 23 Mart 2023, Perşembe - 22:22
A+ A-

22 Mart Dünya Su Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir ülkemizdeki su israfına ve kuraklığa dikkat çekti.

Dünyadaki küresel iklim krizinin etkilediği ülkelerden biri olan Türkiye’de su tüketiminde hoyratça davranıldığını belirten Prof. Dr. Yusuf Demir, su kaynaklarının doğru değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

“31 kentte olağanüstü kuraklık yaşandı”

Türkiye’nin son dönemde yaşadığı yağış yetersizliği ve bunun sonucunda maruz kaldığı kuraklığa değinen Bölüm Başkanı Demir, bu süreç hakkında şunları dile getirdi:

“Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye son 22 yılın en kurak ocak ve şubat ayını yaşadı. Sonbahar kurak geçti, kış aylarında da beklenen yağışlar gelmeyince barajlardaki su seviyesi kritik seviyelere düştü. Kuraklık nedeniyle pek çok baraj ve gölde olduğu gibi İstanbul barajlarındaki doluluk oranı da yüzde 35'e geriledi. Yağış oranlarındaki düşüş endişe verici seviyeye ulaştı. En fazla düşüş yaşanan bölge ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi. Bölgedeki yağış oranı geçtiğimiz yıl ocak ayına göre yüzde 74 azaldı. Konu ile ilgili çalışma yapan uzmanlar 31 kentte 'olağanüstü kuraklık' yaşandığını söylüyorlar. Küresel iklim değişiminin etkisine bağlı olarak mevsim kaymalarının yaşandığı ülkemizde, son yıllarda yağış rejiminde de önemli değişikler gözlemleniyor. 2023 yılı kış mevsimi yaşanmadan ilkbahara girişin emareleri yaşanıyor. Yaşanan bu süreç sonucunda farklı bölgelerde, hem meteorolojik, hem hidrolojik (suyla ilgili) hem de tarımsal kuraklığı yaşadığımız görülüyor. İlkbaharda beklenen soğuklar ve yağışlar olmadığı takdirde yaz aylarında bizi daha önemli kuraklık, su sıkıntısı, tarımsal üretim, verim ve kalite sıkıntısı bekliyor.”

“Türkiye, su fakirliği sınırında olan bir ülke”

Yağış rejimlerinde ara ara yaşanan düzensizlik ve dalgalanmaların uzun vadede değerlendirilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Demir, "Türkiye su zengini bir ülke olarak biliniyordu, hâlbuki Türkiye, su fakirliği sınırında olan bir ülke. Hatta pek çok bölgesi su fakirliği yaşıyor ve su stresi altında. Bu sene yaşadığımız kuraklık, Türkiye'nin özellikle önümüzdeki dönemlerde büyük sıkıntılar yaşayacağı konusunda uyarılar veriyor." dedi.

En çok savurganlık tarımda

Türkiye'nin bir an önce su savurganlığından kurtulması gerektiğine vurgu yapan Demir, ülkemizde en çok su israfının tarımda yapıldığına dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ülkemizdeki var olan su kaynaklarımızın toplamı, Devlet Su İşlerinin son rakamlarına göre 112 milyar metreküp ve bunun yaklaşık 57 milyar metreküpünü fiilî olarak kullanıyoruz. 57 milyar metreküp suyun da 45 milyar metreküpünü tarımda kullanıyoruz. 85 milyon insan sadece 12 milyar metreküp suyu evde kullanıyor. Tarımda kullandığımız suda çok ciddi sıkıntı var. Tarımda kullandığımız 45 milyar metreküp suyu doğru tarımsal alanda kullanamadığımız, doğru altyapı çalışması yapamadığımız, su konusunda toplumu bilinçlendiremediğimiz için çok büyük bir israf söz konusu. Yaklaşık yüzde 60 israf var. Bu da 25 milyar metreküpten fazla suyu boşa akıtıyoruz demek oluyor. Diğer bir ifadeyle 85 milyon insanın 1 buçuk yılda evde ve sanayide kullandığı sudan daha fazlasını tarımda israf ediyoruz."

Evlerdeki su israfının da önüne geçilmesi gerektiğini belirten Demir, "Bununla ilgili toplumu bilgilendirici tedbirler almalıyız. Bildiğiniz gibi bu konu üzerinde yaklaşık 30 yıldır konferanslar vermekteyim. Ancak bu yetmez, hepimiz taşın altına elimizi koyup bazı sorumluluklar almalıyız. Devletimizin ilgili birim ve kuruluşları önemli çalışmalar yapıyor, ancak bu çalışmalar halkın katılım ve desteği olmadan yetersiz kalacaktır. Artık zamanımız kalmadı, bugünden tezi yok, 85 milyon insanımıza, suyun anlamını, önemini, çevreyi, kuraklığı ve tasarrufu anlatmalı, öğretmeliyiz. Bu konuda eğitim ve kamu spotları gibi duyuru araçları ile bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı. Bu süreçte başarılı olabilmenin tek yolu 85 milyonun birlikte mücadelesinden geçmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

“Tarım uygulamalarını değiştirerek su israfından kurtulabiliriz”

Önümüzdeki 20 – 30 yıl içinde dünyanın yüzde 40'ına yakın bölgesinde, küresel iklimin etkisiyle su sıkıntısı yaşanacağına dikkati çeken Demir, bu nedenle alınacak tedbirlere dair şöyle konuştu:

“Tarım uygulamaları değiştirilerek etkin şekilde diğer su kullanıcıları için mevcut suyun kalitesi arttırılabilir. Örneğin, inorganik ve organik gübreler ve zirai ilaçların kullanılması, tarım faaliyetinden kaynaklanan su kirliliği sorunlarının çoğunu çözüme kavuşturabilir. Atık suyun tarımda kullanılması sayesinde evsel ve diğer ihtiyaçlar için daha fazla tatlı su kaynağı yaratılabilir. Tekrar kullanılan suyun kalitesinin uygun şekilde yönetilmesi hâlinde, arıtılan atık su, tarım sektöründeki su talebini karşılamak için etkili bir alternatif olacaktır. Yağmur suyu hasadı, kısıtlı su uygulamaları, su ayak izi düşük olan çeşit ve türlerin geliştirilmesi, suyu daha az tüketen bitkilere yönelme gibi çalışmalar da geliştirilip yaygınlaştırılmalıdır. Su kaynaklarımızın tarımda daha verimli bir şekilde kullanılması, çevrede oluşturduğumuz etkiyi azaltmamız için atmamız gereken adımlardan yalnızca biridir.”

“OMÜ, çalışmalarıyla Türkiye’de bayraktarlık ve liderlik yapan bir konumda”

Başta kuraklıkla mücadele olmak üzere OMÜ’de yapılan çalışmalardan söz eden Demir, Üniversitenin bu minvalde öncü olduğuna atıfta bulunarak “Yürüttüğümüz çalışmalarımız, Bölümümüz üzerinden değerlendirilmekte ve ele alınmakta. 20 yıldır mensubu olduğum kurumda önemli çalışmalar ve müzakereler gerçekleştirdik. Kuraklık, su israfı vb. meseleleri göz önünde bulundurup, samimi olarak diyebilirim ki Üniversitemiz, çalışmalarıyla Türkiye’de bayraktarlık ve liderlik yapan bir konumda. Diğer tüm ilgili bölümlerimiz de gerekli çalışmaları yapıyor, ancak bu çalışmalar yeterli değil. Biz gittikçe kötüleşen bu durumun artık bir kurum ya da tek bir kişiden ziyade topluma mal edilmesi gerektiğini ve tüm toplumun bilinçlenmesinin zaruri olduğunu düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.

X
Secure Login

This login is SSL protected