Türk dili ve kültürünün en büyük hazinelerinden ilk Türkçe sözlük Dîvânu Lugâti’t Türk’ün bulunuş öyküsünü kurgusal bir dil kullanarak “Bir Kitaba Tutuldum: Dîvânu Lugâti’t Türk’ün Romanı” adı altında kitaplaştıran Türk Dil Kurumu (TDK) eski Başkan Yardımcısı ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Feyzi Ersoy, Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün düzenlediği söyleşi programında öğrencilerle bir araya geldi.
Fen-Edebiyat Fakültesi Prof. Dr. Fevzi Köksal Konferans Salonu’ndaki “Kurgudan Gerçeğe Dîvânu Lugâti’t Türk” adını taşıyan söyleşi; OMÜ Öğrenci Projeleri Destek Programlarından olan “Projeni Seç Harekete Geç” kapsamında Türk Dili ve Edebiyat Bölümü bünyesindeki Türklük Bilimi Araştırmaları Topluluğunun “Genç Yunuslarla Hikmet Dilinin İzinde” ile Türk Edebiyatı ve Şiiri Araştırmaları Topluluğunun “Yazar ve Şair Adaylarının Türk Edebiyatı’na Kazandırılması” (YAŞATEK) projeleri doğrultusunda organize edildi.
Söyleşiye; Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selçuk Çıkla, Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (OMÜ-TÜRKÇE) Müdürü ve Türk Edebiyatı ve Şiiri Araştırmaları Topluluğu akademik danışmanı Prof. Dr. Bekir Şişman, Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Aydın, Türklük Bilimi Araştırmaları Topluluğu akademik danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Muhammed İkbal Güler başta olmak üzere akademisyenler, proje sahibi öğrenciler ile Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencileri katıldı.
Sunuculuğunu proje ekibinden Bahtıgül Kartal’ın yaptığı söyleşide açılış konuşmasını yapan YAŞATEK proje yürütücüsü Şevval Ölmez, hazırladıkları projenin ortaya çıkış sürecinden bahsederek “Bizler burada Türk Dili ve Edebiyatı öğrencileri olarak hem dil ve edebiyatın teorik kısmına dair akademik bilgiler edinirken hem de yazarlık yolunda ufak adımlarla ilerleme niyetindeyiz. Yazma arzusu duyan arkadaşlarımız için hem yazar ve şairlerle tanışmak, onların tecrübelerinden istifade etmek hem de Bölümümüzün değerli hocalarıyla da farklı ortamlarda bir araya gelmek mutlaka fayda sağlayacaktır diye düşünmekteyiz.” dedi.
Sözlerine Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün son bir yılda gerçekleştirdiği etkinlikleri hatırlatarak başlayan Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selçuk Çıkla da yazdığı kitapla Prof. Dr. Feyzi Ersoy’un büyük bir iş kotardığını vurgularken “Çeşitli yayınlarda ve özellikle de akademik metinlerde Dîvânu Lugâti’t Türk’ün bulunuş hikâyeleri ile karşılaşıyoruz ama Prof. Dr. Ersoy, romanıyla bunu kanlı canlı hâle getirmiş oldu. Eser sayesinde daha akılda kalıcı bir metinle karşılaştık. Dîvânu Lugâti’t Türk’ün bulunduğu günlerde Ali Emirî Efendi’nin, Ziya Gökalp ve diğer ilgili kişilerin yaşadıklarını, hissiyatlarını ve düşündüklerini bu romanda görme imkânına kavuştuk. Bu bakımdan hocamızın yaptığı işin çok büyük olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede örneğin, İstiklal Marşı yahut Dede Korkut, Nasrettin Hoca, Karagöz ve Hacivat’ın ve daha nicesinin yazılış süreci de romanlaştırılmalı. Bunların hepsi o çağların olaylarını ve insanlarını daha iyi anlamamız için önemli kazanımlar sağlayacaktır.” diye konuştu.
Söyleşisinin başında genel olarak Türkçenin yazı dili tarihi ve serüveninden bahseden TDK eski Başkan Yardımcısı ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Feyzi Ersoy, Türkçenin geçmişinin milattan önce 3. ve 4. yüzyıla kadar gittiğinin son yapılan çalışmalarla ortaya çıkarıldığını belirterek böylesi bir geçmişin, Türkçeyi dünya dilleri arasında çok önemli bir konuma yükselttiğini vurguladı.
Konuşmasında Türkolog (Türklük bilimi uzmanı) Ersoy, Kaşgarlı Mahmut’un dilciliği ve ilmî özellikleri ile Türkçenin ilk sözlüğü özelliğine sahip Dîvânu Lugâti’t Türk’ün üzerinde durarak “Araplara Türkçeyi öğretme amacıyla yazıldığını söylüyoruz ama belki de Kaşgarlı o ana kadar İslam dünyasında süren Arap hâkimiyetinin artık Türklerin eline geçtiğini de yazmış olabilir. Zira Kaşgarlı’nın hazırladığı dünya haritasında dünyanın merkezinde Türklerin önemli şehri Balasagun’u görüyoruz. Bu durum neyi ifade ediyor? Dîvânu Lugâti’t Türk, Arap sözlükçülük geleneğini göre yazılmış bir eser. Eserin, aynı zamanda da Arap haritacılık geleneğine göre hazırlandığını söyleyenler var. Arap haritacıları o zamana kadar dünyanın merkezinde Mekke ve Medine’yi gösteriyorlar ama bu haritada Kaşgarlı Mahmut, dünyanın merkezine Balasagun’u yerleştirerek belki de ‘Artık dünyanın bir numaralı gücü biziz’ mesajı vermek istedi. Eserin, Araplara Türkçeyi öğretmek için yazıldığı hususunda da şunu söyleyebiliriz: Kaşgarlı, çalışmasına Arapça kelimeleri alma gereğini duymamış, örneğin kalem veya kitap gibi. Türkçede o dönemde var olan kelimeler hangisiyse bunları kullanmış yani kalem deyip karşısına tekrar Arapça kökenli kalem sözcüğü yazmanın anlamı yok. Kaşgarlı’nın bu eseri ortalama 9 bin civarında kelime içeriyor ki o dönem sözlükleri için hakikaten önemli bir sayı.” değerlendirmesinde bulundu.
Alman asıllı Rus Türkolog Friedrich Wilhelm Radloff’un, Kaşgarlı Mahmut’u Türkoloji’nin babası olarak nitelendirdiğini anımsatan konuk Prof. Dr. Ersoy, devamında şöyle konuştu: “Kaşgarlı, yazdıklarıyla Türkoloji'nin babası olduğunu gösteriyor çünkü o; ilk diyalektolog (lehçe uzmanı), ilk sözlükçü, ilk tarihçi, ilk etnolog (ırk bilimci). Pek çok disiplini bünyesinde barındıran biri. Ansiklopedik bir sözlük olan Dîvânu Lugâti’t Türk’te sadece kelimenin anlamını verip geçmemiş, yeri gelince söz konusu kelimeyle ilgili şiirler, atasözleri, bazı anekdotlar nakletmiş. Yeme içmeden kıyafetlere kadar Türklerin 11. yüzyıldaki kültür hayatına dair birçok bilgiyi bu eserde bulabiliyoruz.”
Söyleşinin ilerleyen bölümlerinde Türkçeye kazandırdığı “Bir Kitaba Tutuldum: Dîvânu Lugâti’t Türk’ün Romanı” adlı kitabının yazılış hikâyesini paylaşan Türkolog Ersoy, yazdığı kitabın adını Ziya Gökalp’ın, Türkoloji çalışmalarıyla bilinen âlim Kilisli Rıfat’a hitaben Dîvânu Lugâti’t Türk ile ilgili sarf ettiği “Ya Rıfat, ben sevda nedir bilmezdim, ben bu kitaba tutuldum” ifadesinden esinlenerek verdiğini dile getirdi.
Dîvânu Lugâti’t Türk’ün bulunuş tarihine dair farklı tarihlerin verildiğine işaret eden akademisyen Ersoy, bu tartışmalara ilişkin “Kitabın bulunuş tarihi hususunda farklı tarihler zikrediliyor. 1912, 1913, 1915, 1917 diyenler var. Ben kendi tespitlerim doğrultusunda 1912 diyenlerdenim. Kanaatim odur ki 1912’nin Ocak ve Mart ayları arasında Ali Emirî’nin eline geçiyor ve 1915’te de kitabın ilk tıpkıbasımını Kilisli Rıfat yapıyor. Bunlar olduktan sonra Talat Paşa o zamanın ederiyle 300 lira yahut 300 altın gönderiyor ancak Ali Emirî, bunu reddediyor ve şöyle diyor: ‘Alın bu parayı, ihtiyaç duyan İstanbul halkına dağıtın ve bunun adını da Dîvânu Lugâti’t Türk sadakası koyun.' Bu olay, Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’na verilen para ödülünü geri çevirmesini de hatırlatıyor. Tabii bu tavır ve yaklaşım, okurken insani fazlasıyla duygulandırıyor.” sözlerine yer verdi.
Türk dili ve kültürünün zenginliğini temsil eden birçok eserin daha görünür ve bilinir olması adına bu tip çalışmalara ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapan Türkolog Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kitabımda anlattığım olaylar gayet ilgi çekici. Ben bir romancı değilim, dilciyim. Hazırlık sürecinde yazdıklarım roman hacmine ulaştı. Ahmet Bican Ercilasun Hocama da danışarak bunu kitaplaştırdım. Yazdığım kitabın günümüzden geçmişe gelgitli bir anlatımı var. Günümüzde geçen olaylar tamamen kurgusal ama geçmişteki olaylar hem Ali Emirî’nin hem Kilisli Rıfat’ın anlattıklarına dayanıyor ve tabii bu bölümlerde de kurgulamalar mevcut. Dîvânu Lugâti’t Türk gibi önemli bir eserimizin gelecek nesillere aktarılması bakımından böyle bir işe başladım. Kitabıma her kesimden insanlar ilgi duydu, örneğin tıp doktorları okudu. Hikâyesi veya romanı yazılması gereken pek çok eser ve değerimiz var. Hatta bu eserlerin filmlerinin yapılması gerekiyor. Usta kalemlerimiz var ama bu isimlerin dil tarihimizden haberi yok. Diğer yandan dil tarihini bilen akademisyenlerin de bu girişimler için vakti olmuyor.”
Söyleşi daha sonra soru-cevap kısmıyla etkileşimli devam ederken katılımcı akademisyen ve öğrenciler merak ettikleri konulara ilişkin soruları konuk Ersoy’a yöneltti.
Söyleşi bitiminde ise Prof. Dr. Mehmet Aydın tarafından katılımı ve katkıları için teşekkür belgesi takdim edilen Türkolog Prof. Dr. Feyzi Ersoy, kaleme aldığı kitabını öğrenciler için imzalayarak gösterilen konukseverlik ve yakın ilgiden ötürü teşekkürlerini sundu.