MENU

Tarihi, Dini-Sosyal ve Hukuki Boyutlarıyla 15 Temmuz, Hukuk Fakültesinde Değerlendirildi
12 Temmuz 2019, Cuma - 20:00
Güncelleme: 16 Ocak 2020, Perşembe - 13:04

Tarihî, Dinî-Sosyal ve Hukuki Boyutlarıyla 15 Temmuz, Hukuk Fakültesinde Değerlendirildi

OMÜ’de “Tarihî, Dinî-Sosyal ve Hukuki Boyutlarıyla 15 Temmuz” konulu panel düzenlendi.

OMÜ Ali Fuad Başgil Hukuk Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen panele; Çarşamba Kaymakamı Doç. Dr. Şükrü Yılmaz, Çarşamba Belediye Başkanı Halit Doğan, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Niyazi Usta’nın yanı sıra akademisyenler ve davetliler katıldı.

Doç. Dr. Onur Bekiroğlu moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, Prof. Dr. Rıza Karagöz, Prof. Dr. Hasan Tahsin Keçeligil ve Doç. Dr. İbrahim Turan panelist olarak yer aldı.

“Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın demokrasi inancıyla bu millet, küllerinden yeniden doğmuştur”

Panel öncesinde konuşan Çarşamba Kaymakamı Doç. Dr. Şükrü Yılmaz “Bizler geçmişte yıllarca savaşmış bir millet olarak bu vatan için birçok fedakârlıkta bulunduk. Başta Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın gözündeki demokrasi inancı ile bu millet, küllerinden yeniden doğmuştur ve büyük bir demokrasi mücadelesi vermiştir. Türk milleti yediden yetmişe asker bir millettir, bunu, eğer dışarıya çıkarsanız çok daha net bir şekilde görebilir ve bana hak verebilirsiniz.” dedi.

“15 Temmuz’da demokrasimize bir darbe vurulmak istenmişti”

Kaymakam Yılmaz, demokrasinin önemine dikkat çektiği konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Bu ülkede hep belirli zamanlarda seçimler olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Mevcut iktidarlar, milletimizin iradesiyle bulunduğu konumlarda kalabilir veya bu konumlarını milletimizin demokratik tercihi doğrultusunda en çok kim isteniyor veya uygun görülüyorsa seçimle devredebilir, bu tercih bir demokrasi örneğidir ve demokrasinin ülkemizde son derece güçlü bir şekilde işlediğinin göstergesidir. Bazı güçler tarafından milletimizin demokratik hakları yok sayılarak, seçilmiş insanları bulundukları konumlardan silah zoruyla uzaklaştırmak için 15 Temmuz’da demokrasimize bir darbe vurulmak istenmişti ama milletimizin demokrasiye olan bağlılığı ve kararlılığı karşısında bu güçler başarısız oldular.”

“15 Temmuz ile ilgili toplumsal hafızanın diri tutulması son derece önemlidir”

İletişimin hedeflerine ulaşabilmesi için mesaj tekrarının önemine değinen panel moderatörü İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı ve Rektör Danışmanı Doç. Dr. Onur Bekiroğlu da “İletişim biliminde etkili iletişimle ilgili bir kural vardır. İletişimin hedeflerinize ulaşabilmesi için konuyla ilgili bir noktaya kadar mesaj tekrarı son derece önemlidir ama bir noktadan sonra konuya ve konjonktüre bağlı olarak mesaj tekrarı, ivmeyi düşürebilir. Ama mevzubahis 15 Temmuz olunca, ülkemizin insan kaynağını adeta beyin infial şebekesi olarak öğütmeye, yok etmeye çalışan FETÖ ve benzeri yapılar olunca, mevzu bahis vatan olunca eski bir deyim ile “Et tekraru ahsen, velev kane yüz seksen” dememiz gerektiğini düşünüyorum. Yani 15 Temmuz ile ilgili ne kadar konuşsak, ne kadar tekrar etsek azdır. Ayrıca 15 Temmuz ile ilgili anlatmak ve konuşmak; 15 Temmuz’a dair toplumsal hafızanın diri tutulması ve o gece milletimizin topyekûn biçimde sergilemiş olduğu refleksin teyakkuz hâlinde olması açısından da son derece önemlidir.” değerlendirmesinde bulundu.

“Darbelerin arka planında gayrimeşruluk, hukuksuzluk, bencillik, sömürgecilik, küçük menfaatperestlik var”

Türklerin ordu-asker-savaş kavramlarıyla ilişkisini dile getiren bir diğer panelist İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı ve tarihçi Prof. Dr. Rıza Karagöz “Biz bir darbe geleneğinden geliyoruz. 15 Temmuz 2016’da sonuncusunu yaşadığımız darbe geleneğinin kodlarını, darbeleri sözde meşru gösteren sebepleri biraz sonra hem kronolojik hem de anatomik olarak sizlere açıklayacağım. ‘Darbeler serencamının arka planında ne var’ diye baktığımızda Türklerin öz kimliğinde kendini gösteren ordu-millet anlayışını görebiliriz. Bazen hepimizin gururunu okşayan bu anlayış, gerçekten de Türklerin ordu-asker-savaş kavramlarına yakınlığı ve yatkınlığı ile bağlantılıdır. Buradan hareketle Türklerde ve Osmanlı’dan Cumhuriyete Türkiye’de ordu-siyaset ilişkisini ordu-millet anlayışıyla bağdaştırmak mümkündür. Sadece bu bakış açısıyla irdelediğimizde adına darbe dediğimiz olayları da sanki meşru bir zemine çekmiş gibi oluyoruz. Ancak daha derinlemesine bir bakışla konuya eğildiğimizde darbelerin arka planında yatan gayrimeşrulukları, hukuksuzlukları, bencillikleri, sömürgeci zihniyeti, küçük menfaatperestlikleri hemen görebiliriz.” şeklinde konuştu.

Dekan Prof. Dr. Karagöz, konuşmasında 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne karşı Türk milletinin olağanüstü bir refleks gösterdiğini ve korunması gereken değerler için o gün üzerine düşeni yerine getirdiğini sözlerine ekledi.

“FETÖ bir sebep değil, bir sonuçtur”

15 Temmuz’un dini ve sosyal boyutunu paylaşmak üzere söz alan İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Turan, “FETÖ bir sebep değil, bir sonuçtur. Gelişi güzel olmadı. Bu bir şeyin sonucuysa onu ortaya çıkaran nedenleri konuşmamız lazım. Bu yapılanma bu örgüt, bu toplum içerisinden çıktı. Aslında toplumda aramızda yaşayıp, bahsettiğimiz yapıyla bağlantılı olan insanlar var ve biz konuşurken toplum içerisinden çıkmış bu yapıyı sanki başka bir yerden gelmiş gibi anlamamalıyız. O yüzden ayakları yere basan ve gündelik hayatın içerisine uygun bir tahlil lazım bize.  O yüzden nedenlerini anlatmamız lazım. Birincisi bu yapı neye benziyor? Düşününce bu kadar olamaz diyoruz, nedeni ise devlete sızmak,  hele ki Türk Tarihinin bin yıllık tarih öncesine kadar uzanan bir kimliği olan bir yapıya sızmak bir vaiz ile yapılacak iş değil.” sözlerine yer verdi.

“FETÖ ulusal bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor”

Bu yapılanmanın kültürel arka planının toplum olarak içimde bulunduğunun altını çizen Turan, sözlerini şöyle sürdürdü. “Diyelim ki üst akıl ile bu örgüt kendini kurguladı, peki sonrasında ne oldu? Nasıl bir zemin buldu bizde? Biz nasıl ve hangi gerekçe ile teslim olduk? Bunu sorgulamamız gerekiyor. Bunu toplumsal, dini ve kültürel temelleri var ve ulusal bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Hitler sonrası Almanlar 30 yıl daha aynı düşünceyle yaşadılar. Bu sebepten FETÖ gibi yapılanmalar maalesef ki bir veya iki yılda ortadan kalkamıyor.  On yıllar alacak bir süreç var önümüzde. Ana kadrosu tasfiye edilip edilmediği henüz belli olmadı. Çünkü her gün bir çok kripto yapı ortaya çıkarılıyor ve temizlik sürekli devam ediyor. Aynı zamanda bunların çocukları var. Bunların yakınları var. Bunların devletle, milletle, toplumla ilgili algılamaları var.  Sadece kurumlardakini atmakla iş bitmiyor. Onlar toplum içerisinde varlıklarını devam ettiriyor, ailelerini, sosyal çevrelerini bir şekilde idame ettiriyorlar.  Onların çocukları devlet olarak, devletiyle milletiyle barışık bireyler olarak yaşamaya yönlendirmek zorundasınız. Çünkü 5 yaşındaki bir çocuğun devlet ile olan problemini tüm toplum taşıyamaz.”

“Teşkilat yapısı ve gizliliği açısından bu yapılanma Haşhaşiler’e benziyor”

FETÖ hareketinin tarihte ki diğer hareketlerle benzerliğini vurgulayan Turan, konuşmasının devamında; “FETÖ, bu isme evrilmeden önce, eski  adıyla ‘hizmet hareketini’ incelediğimizde karşımıza eğitim ve din çıkıyordu. Bu iki kavram üzerinden hareket etmeye başladılar.  O halde bir açık var demektir.  Devlet olarak eğitim alanında sorunlusunuz demektir ki bu okullar bu kadar yaygınlık gösterdi. İkincisi din ile ilgili problemler var. Çünkü bu okullara çocuklarını gönderen insanlarla, iş adamlarıyla, bürokratlarla kuvvetli bağlantılar kurulması, devletin ortaya koyduğu performansta geçmişten gelen süreçte eksiklikler var demektir. Bunları yaparken stratejilerini nasıl kurguladılar? Araştırdığınızda literatürde karşımıza geçmişten günümüze yeni din hareketleri kavramı çıkıyor. Teşkilat yapısı ve gizliliği açısından düşünüldüğünde bu yapılanma Haşhaşiler’e benziyor. Eğitim ve itaat bakımından ise Cizvit tarikatına benziyor. Kaos ortamlarından faydalanma bakımından Opus Dei hareketine benziyor. Geniş kitlelere kendini kabul ettirme ve lobicilik faaliyetleri bakımından Moonculuk hareketine benziyorlar. Hepsinden biraz faydalanılarak kendi bünyesinde birleştirdikleri için sentetik yapılar diyoruz.” ifadelerini kullandı.

“FETÖ operasyonları millet ile beraber daha kararlılıkla yürütülmüştür”

Milli iradenin önemini vurgulayan Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Tahsin Keçeligil, “Kaynağını milli iradeden almayan, gayri meşru olarak devleti yönetme iddiasında bulunan tüm yapı ve örgütler bir vesayet odağı oluştururlar. Milli iradeden kaynak almazlar, vesayet odağı oluştururlar. FETÖ’ de vesayet odağı oluşturmak istemiştir ve en son 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunmuştur. 17-25 Aralık Darbe girişimleri başarısız olmuş ve FETÖ’ye karşı daha hızlı bir operasyon yürütülmüştür. FETÖ operasyonları millet ile beraber daha kararlılıkla yürütülmüştür.” diye konuştu.

“Darbeciler direnen halka karşı orantısız bir saldırıya giriştiler”

Keçeligil, konuşmasının devamında: “Türk tarihinde darbeler konusunda Mehmet Kemal’in şöyle bir sözü vardır, “Demokrasiyi kökünden kazıyan her askeri hareketin lideri demokrasiyi getireceğini ya da getirdiğini” söyler. Başarılı ya da başarısız askeri darbeler, Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sinde tahmin edilebilir bir model takip etmekteydiler. 15 Temmuz’da darbeciler ülke demokrasisini temsil eden kurumsal yapılara ve darbeye direnen halka karşı orantısız bir saldırıya giriştiler. Türkiye’nin demokratikleşme ve çağdaşlaşma adına kat edeceği çok uzun bir yol vardır, darbeler ne yazık ki bu yolu uzatmaktadır.” diye ekledi.

Panel sonunda panelistlere fidan sertifikası takdiminin ardından etkinlik sona erdi.

Haber: Hüseyin Özkan - Eşref Ömer Şahin

X
Secure Login

This login is SSL protected