OMÜ'de 15 Temmuz Paneli: Darbe Girişiminin Yapısal ve Tarihsel Analizi
14 Temmuz 2025, Pazartesi - 14:48
Güncelleme: 14 Temmuz 2025, Pazartesi - 18:23

Prof. Dr. Çağlayan: “15 Temmuz, Gizli Bir Örgütün Kanlı Kalkışmasıdır”

Prof. Dr. Sancar: “15 Temmuz, Diğer Darbelerden Farklıdır”

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Faruk Sancar, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü etkinlikleri kapsamında “Tarihi Süreç Açısından 15 Temmuz” konulu panelde konuşma gerçekleştirdi.

Samsun Müzesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen panele; Samsun Valisi Orhan Tavlı, Rektör Prof. Dr. Fatma Aydın, Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanı Tuğamiral Ahmet Bahadır,  İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Mustafa Bakçepınar, İl Emniyet Müdürü Ahmet Arıbaş, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Kesten, İl Protokolü, OMÜ fakülte dekanları, akademisyenler, üniversite öğrencileri ve Samsun halkı katıldı.

Prof. Dr. Çağlayan: “15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştirenler dini cemaat görüntüsü altında CIA uzantısı gizli bir örgüt tarafından icra edildi”

Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasından sonra başlayan panelde konuşan Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, “Askeri müdahaleler soğuk savaş zamanlarında özellikle gelişmekte olan ülkelerde sıkça görülmüştür. Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerinde ve özellikle Orta Doğu coğrafyasında görülen bu darbelerin arkasında ya ABD destekli ya da Sovyet Rusya destekli generaller ülkelerindeki istikrarsızlığın getirdiği olumsuzlukları gerekçe göstererek seçilmiş iktidarları alaşağı etmişler, kendi ideolojilerini rejim olarak inşa etmişlerdir. Türkiye’de maalesef 1960 darbesi ile başlayan 1971 muhtırası, 1980 askeri müdahalesi, 28 Şubat 1997 süreci gibi hemen hemen on yılda bir milli iradenin Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarınca askıya alındığı bir tarihi yaşamış, bazı olumsuz etkileri günümüze kadar deva etmiştir. Ancak bunların sonuncusu 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ismi geçen müdahalelerden farklı bir özellik taşır. Daha önceki darbeleri TSK içinden gelişen bir irade ile subaylar darbeyi gerçekleştirirken 15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştirenler dini cemaat görüntüsü altında CIA uzantısı gizli bir örgüt tarafından icra edilmiştir.” dedi.

“Türk Milletinin bağımsızlığına, milli iradesine suikast düzenlemiştir”

15 Temmuz hain darbe girişiminin 9. yıl dönümünde önemli değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, “Fethullah Gülen tarafından 1965 sonrası vaaz kasetleri ile başlatılan, ışık evleri, öğrenci yurtları, yaz kampları, dershaneler, özel okullar ve üniversiteler ile Türk gençliğini devşiren, başta ailesi olmak üzere vatan ve milli bütün aidiyetleri yok edilmiştir. Sadece cemaate/örgüte ve özellikle mistik karizmatik bir karakter olarak kendini kabul ettiren Fethullah Gülen’e adanmış sadakat duyguları ile yetiştirilen sözde  ‘Altın Nesil’ 15 Temmuz 2016 teşebbüsü ile ‘Hain Nesil’ olarak Türk Milletinin bağımsızlığına, milli iradesine suikast düzenlemiştir.” ifadelerini kullandı.

“Dünyada yüzlerce ilk ve orta öğretim okulları ile üniversiteler açmayı başarmışlar”

Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, konuşmasını şöyle devam etti:

“Takdir etmek gerekir ki örgüt büyüme stratejisinde başarılı olmuş, eğitimin dışında medyada Sızıntı, Yeni Ümit ve Aksiyon dergileri, zaman ve diğer gazeteleri, Samanyolu televizyonu ile algı operasyonları gerçekleştirmiş, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfını kurarak Abant toplantıları ile kamuoyunu yönlendirmeye çalışmıştır. Siyasetin oy ihtiyacını çok iyi manipüle etmiş, hemen her siyasi lider ile fotoğraf vermiştir. Ticarette de saadet zincirini andıran bir örgütlenmeye gitmiş, TUSKON gibi işadamları dernekleri üzerinden iş adamlarını örgüte destek vermeye mecbur hissettirmiştir. İzmir Yamanlar koleji ile başlayan özel okullar bir taraftan zeki ve bürokrasinin çocuklarını devşirirken diğer taraftan ciddi rant kaynağı olmuştur. Kurdukları Asya Bankası ve Işık sigorta ile gelir kaynaklarını artırmanı dışında usulsüz para transferleri, himmet/haraç gelirleri ile mali yapılarını güçlendirmişlerdir.
Türkiye dışına taşarak 1991’de dağılan Sovyetler Birliği sonrası bağımsız olan Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere Asya, Afrika ve Avrupa-Amerika ülkelerinde yüzlerce ilk ve orta öğretim okulları ve üniversiteler açmayı başarmışlardır. Özellikle Papa II. John Paul Mart 1998 de görüşmesinden sonra Katolik kilisesinin Dinler Arası Diyalog çalışmaları ile İbrahimi dinlerde buluşmak etkinlikleri düzenledi. Mehdi/Mesih olduğu iması yaparak ABD’ye gittikten sonra Kainat İmamı ünvanını kendine yakıştırdı.”

“Türk halkı iradesiyle, kanıyla, canıyla Darbe Girişimini engelledi”

15 Temmuz gecesi yaşananlara mercek tutan Prof. Dr. Çağlayan, “Türkiye’de devletin başta Türk Silahlı Kuvvetleri, Yargı, Emniyet, Eğitim ve Üniversiteler olmak üzere bütün devlet kurumlarına legal-illegal yöntemlerle yerleşerek paralel devlet yapılanmasına giden örgüt, 15 Temmuz’da gerçek yüzünü bütün Türkiye’ye gösterdi. O gece başlatılan kanlı darbe girişimini Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı ile meydanlarda toplanan Türk halkı iradesiyle, kanıyla, canıyla engelledi. Mülkiyeti Türk milletine ait olan uçaklar, tanklar, tüfekler ile halkın üzerine ateş açan, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Emniyet Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı, Boğaziçi Köprüsü gibi kritik kurum ve mekânları bomba ve mermilerle kontrol altına almaya çalışan, şerefli Türk ordusunun üniformalarını gasp etmiş hainleri, Ömer Halisdemir gibi kahraman ordu mensuplarımız ve iradesine sahip çıkan Türk milleti bertaraf etmiştir. 15 Temmuz Milletin zaferi ile sonuçlanmıştır.” diye konuştu.

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti gevşemeden FETÖ ile mücadelesinde kararlılığını korumalıdır”

Türkiye’nin FETÖ terör örgütüyle mücadelesinin kararlılıkla devam etmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Çağlayan, “Devletimiz, kılcal damarlarına kadar sızan paralel yapıdan KHK ve diğer yasal yöntemlerle mücadele ederek 15 Temmuz’da 251 şehidimizin ve 2 bin 740 gazimizin hesabını sormuştur. Sadece 15 Temmuz’da değil, öncesinde çalınmış sınav soruları ile hakları yenilenlerin, düzmece iddianamelerle sivil-askeri kurumlardan uzaklaştırılan vatandaşlarımızın, devletin mahremlerini satanların, Necip Hablemitoğlu ve Muhsin Yazıcıoğlu gibi cinayetlerin hesabını Devletimiz sormuştur ve sormaya devam etmektedir.  Bundan sonrası için Türkiye Cumhuriyeti Devleti gevşemeden FETÖ ile mücadelesinde kararlılığını korumalıdır. Takiyede kimsenin yarışamayacağı FETÖ mensupları her ne kadar liderleri öldüyse de boş durmamaktadır. Millet ve devlet düşmanlarına hak ettikleri temkin ve tedbiri almakta Türk Devleti teyakkuz halini korumalıdır. Aziz Atatürk’ün emaneti Türkiye Cumhuriyeti’nin payidar ve Türk Milleti’nin hür kalması bunu gerektirmektedir.” diye konuştu.

Prof. Dr. Sancar: “15 Temmuz darbe girişimi, Cumhuriyet tarihinde yaşanan diğer darbe girişimlerinden farklı özellikler göstermektedir”

15 Temmuz darbe girişiminin diğer darbelerden farklı olduğunu vurgulayan İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Faruk Sancar ise “15 Temmuz darbe girişimi, Cumhuriyet tarihinde yaşanan diğer darbe girişimlerinden farklı özellikler göstermektedir. Diğer darbe teşebbüsleri silahlı kuvvetler içinden bir kadronun devlet idaresini ele geçirmek üzere gerçekleştirdiği bir eylemken, 15 Temmuz kalkışması bunlardan farklı olarak doğrudan sivil bir grup tarafından sevk ve idare edilen ama yanı zamanda silahlı kuvvetler içinde yuvalanmış bir grubun eliyle gerçekleştirilen bir kalkışmadır. Her darbe teşebbüsünün kendisine ait bir motivasyonu olduğu gibi 15 Temmuz isyan girişimini destekleyenleri de motive edici bir dinamik söz konusudur. Bu sebeple FETÖ’nün tehdit kapasitesini büyük oranda yitirdiği bir süreçte bu ihanet hareketinin doktriner zeminini esaslı bir şekilde değerlendirmek gerekmektedir. Bu probleme bakışımız sadece darbe ve terör eylemlerine karışan kişi ve yapıları engelleme veya demokratik rejimi koruma refleksiyle sınırlanmamalıdır. Zira ülkemizin bundan sonraki süreçte etkin bir aktör mü olacağı; yoksa İslam coğrafyasının birçok bölgesinde görüleceği üzere, devlet iktidarının irili ufaklı dini veya seküler grup ve cemaatler tarafından parsellendiği, bu sebeple de dış güçlerin manipülasyonuna açık hale geldiği bir yapıya mı bürüneceği sorusuna verilecek cevap, bu problemin çözümü ile yakından ilgilidir.” diye konuştu.

Panel; konuşmacılara hediye takdimi ve hatıra fotoğrafının çekinilmesinin ardından sona erdi.