Yükseköğretim Kurulu tarafından üniversitelerde bilimsel bilginin topluma aktarılmasını sağlamak amacıyla desteklenen Bilim İletişimi Ofisleri projesi kapsamında kurulan Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Bilim İletişimi Ofisi, sahaya indi. 12 Mayıs 2025’te YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar tarafından açılışı yapılan ofis, ilk kampüs dışı “Bilim Kafe” etkinliğini 30 Mayıs 2025 Cuma günü Çarşamba’nın Kurtahmetli Mahallesi’nde düzenledi.
Güncel ve hayati bir tarımsal sorun olan istilacı kahverengi kokarca böceği (Halyomorpha halys) ile mücadelede bilimsel yöntemleri doğrudan üreticiye ulaştırmak, hem de bilim insanlarıyla çiftçiler aynı masada buluşturmak amaçlanıyor. Etkinlikte OMÜ Ziraat Fakültesi’nin böcek koleksiyonundan seçilmiş faydalı ve zararlı 2000’den fazla böcekten oluşan sergi, katılımcılar tarafından ilgiyle gezildi. Bilim insanları ile çiftçiler arasındaki sohbete, bağlaması ile Öğr. Gör. Mustafa Öcal ve gitarıyla Baha Karpuz eşlik etti.
Etkinliğin ana konuşmacısı, OMÜ Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. İslam Saruhan, kahverengi kokarcanın Karadeniz Bölgesi’nde özellikle fındık ve kivi üretimi üzerinde büyük tehdit oluşturduğunu vurguladı. Saruhan, “Kahverengi kokarca dünyada en tehlikeli ilk 5 istilacı böcekten biri. Türkiye’de ilk kez 2017’de görüldü, bugün en çok Karadeniz’de etkili. Fındık gibi ihracat ürünleri büyük risk altında” dedi.
Böceğin yaklaşık 300’den fazla bitki türünde zarar oluşturabildiğini aktaran Saruhan, yalnızca ABD’de meyve sektörüne milyonlarca dolar zarar verdiğini, aynı tablonun Türkiye için de geçerli olabileceğini belirtti.
Doç. Dr. Saruhan, zararlıyla mücadelenin sadece kimyasallarla değil, biyolojik ve mekanik mücadele yöntemleriyle yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Bunun yanında feromon* tuzaklarının kullanılması zararlının izlenmesinde ve mücadelesinde önemli olduğunu söyledi. Özellikle son iki yıldır Türkiye'de doğaya salınan ‘samuray arıcığı’ adlı faydalı böcek sayesinde umut verici sonuçlar alındığını belirtti. Ayrıca, böceklerin temizlenip yok edilmesi gibi çiftçilerin bireysel olarak uygulayabileceği mücadele yollarının çok etkili olacağını ve bunun nasıl yapılacağını da anlattı.
Doç. Dr. İslam Saruhan, kahverengi kokarca zararlısına karşı yürütülen mücadelede en kritik evrenin meyvelerin oluşmaya başladığı dönem olduğuna dikkat çekti. “Böcek yapraktan beslendiğinde bitkinin sağlığını etkiler; ancak meyveye zarar verdiğinde ürün pazarlanamaz hale gelir. Bu yüzden özellikle karanfil dönemine geçişte dikkatli olunmalı. En sağlıklı yöntem, bahçeye gidip gözlem yapmaktır. Pratik bir yöntem olarak beyaz bir çarşaf serin, bir iki böcek düştüğünde ilaçlamaya başlayın” dedi.
Çiftçilere uyarılarda bulunan Saruhan, mücadelede zamanlamanın önemine dikkat çekerek şu benzetmeyi yaptı: “Avcılar bilir, ava ilk gelen tecrübesizdir, esas zararı son gelen verir. İlk ilaçlamada bazı böcekler ölür ama asıl tehlike sonradan gelenlerdir.” şeklinde konuştu.
Saruhan, kahverengi kokarcanın yeşil kokarcaya göre daha üretken olduğunu belirtti: “Yeşil kokarca 100–120 yumurta bırakırken, kahverengi kokarca 300’e yakın yumurta bırakabilir. Üstelik bu yumurtaların çoğu sağlıklı bireye dönüşür. Bu yüzden mücadelede en kritik dönem Mayıs sonudur. O dönemde ilaçlama yapılmazsa, yumurtalar bırakılır ve mücadele zorlaşır. Unutulmamalı ki ilaçlar yumurtalara etki etmez.” dedi.
Haziran ayında yapılan ilaçlamaların çoğu zaman etkisiz olduğunu belirten Saruhan, “Böcek bu dönemde yumurtasını bırakmış ve ölmüştür. Bu ilaçlar faydalı böcekleri, özellikle parazitoid arıları da öldürür. Bu da biyolojik dengeyi bozar. Haziran sonunda, larvalar ortaya çıktığında yapılacak ikinci ilaçlama daha etkilidir. Gerekirse beş gün sonra üçüncü ilaçlama yapılabilir” ifadelerini kullandı.
Saruhan, son olarak doğru zamanlama ile daha az ilaçla daha yüksek verim elde edilebileceğini vurguladı: “Aynı köyde biri üç ilaçlamayla yüzde 50 verim alırken, başka biri yedi kez ilaçlayıp sadece yüzde 30–35 verim alabiliyor. Bu da gösteriyor ki mücadelede başarı, miktarda değil, zamanlamadadır.” diye konuştu.
Doç. Dr. İslam Saruhan, tarımda zararlılara karşı yapılan ilaçlamaların önemine ve dikkat edilmesi gereken noktalara dair önemli uyarılarda bulundu. Özellikle son dönemde hızla yayılan kahverengi kokarca zararlısına karşı yürütülen mücadelede çiftçi bilincinin büyük rol oynadığını belirten Saruhan, “Bu böcekler 5 kilometre kadar alana yayılabiliyor. O yüzden herkes ilaçlama yapmalı. ‘Başkası yapmadı, ben de yapmayayım’ anlayışıyla bu iş yürümez.” dedi.
Saruhan, kokarcaya karşı yapılan her doğru uygulamanın tüm topluma olumlu yansıyacağını vurgulayarak, “Yapılan her ilaçlama, toplum sağlığını korumaya katkı sağlar. Bu yüzden mücadelede karamsarlığa kapılmadan, bilinçli şekilde devam etmeliyiz. Bu böcek bir ülkeye girdiğinde, uçak pistte ilerler gibi hızla yayılır. Bir yılda birden çoğalır, ancak birdenbire kurtulamayız.” şeklinde konuştu.
Bazı vatandaşların “Bu tarım ilacını evde kullanabilir miyim?” şeklinde sorular sorduğunu belirten Doç Dr. Saruhan, bu konuda net bir uyarıda bulundu: “Tarım ilaçları kesinlikle ev ortamında kullanılmaz. Evde kullanılmak üzere ilaç isteyen bir kişiye tarım ilacı verirseniz, farkında olmadan çok büyük zarar vermiş olursunuz. Özellikle çocuklar üzerinde bu ilaçların etkisi çok daha güçlü olur.”
Sebze ve meyvelerdeki ilaç kalıntılarına da değinen Saruhan, bu kalıntıların bazı durumlarda yüzeyde, bazı durumlarda ise bitkinin içine işlediğini söyledi. “Yüzeydeki ilaç kalıntıları akan suyla büyük ölçüde temizlenebilir. Ancak meyvenin ya da sebzenin içine giren kalıntılar için evde yapılabilecek bir şey yoktur.” dedi.
Doç. Dr. Saruhan, tarım ilaçlarında “bekleme süresi” adı verilen bir güvenlik aralığına dikkat çekti. “Her ilacın üzerinde hasattan önce ne kadar süre geçmesi gerektiği yazar. Örneğin bazı ilaçlarda bu süre 7 gün, bazılarında 20–25 gün olabilir. Eğer çiftçi bu süreyi beklemeden hasat yaparsa, ürünün içinde kalıntı kalır ve tüketen insan zarar görür. Bu konuda tamamen çiftçinin vicdanına güveniyoruz.” diye konuştu.
Zehirli kalıntıların etkilerinin hemen anlaşılmayabileceğini söyleyen Saruhan, “Pazardan aldığınız bir sebzeyle güzel bir salata yaparsınız. Yedikten sonra kulağınız çınlar, şişkinlik olur. ‘Beni biri mi andı?’ dersiniz. Hayır, o ilacın etkisidir. Ancak kimse bunu ilaca bağlamaz. İlaçlar sinsidir, fark ettirmeden vücuda etki eder.” ifadelerini kullandı.
Son olarak halkı ve çiftçileri bilinçli ilaçlama konusunda uyaran Saruhan, “Kokarcaya karşı ağustos ayında atılacak bazı ilaçlar, hasada yakın olduğu için tercih edilmemeli. Çünkü bitki bu ilacı atamaz ve tüketen kişi farkında olmadan zehirlenir. Kalıntı sorunu için çözüm bekleme süresine dikkat etmekten geçer.” diyerek sözlerini tamamladı.
Etkinlikte kısa bir konuşma yapan ve kendi deneyimlerini paylaşan Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Çetin Kurnaz “Kahverengi kokarca zararlısıyla ben de birebir mücadele ediyorum. Sizin yaşadığınız tüm sorunları ben de yaşıyorum. Eylül ayında toprak tahliliyle başlıyorum. Temmuz ayında ise yaprak tahlili, kireçleme, leonardit uygulaması, bordo bulamacı ile 6-7 kez holderle ilaçlama ve tırpanlama işlemlerini yaptırıyorum. Günün sonunda sizlerle aynı sorunları yaşıyorum.
Bilim Kafe etkinlikleriyle temel amacımız, ellinci yılını kutlayan Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde üretilen kıymetli bilginin sizlerle buluşmasını sağlamak. Üniversitemizde İslam hocamız gibi çok değerli akademisyenlerimiz var ve önemli çalışmalar yürütüyorlar. Ancak bu bilgilerin sahaya, yani sizlere ulaşmasında bazı zorluklar yaşıyoruz.
Bu noktada Yükseköğretim Kurulu, üniversitelerde ‘Bilim İletişimi Ofisi’ kurulmasını önerdi. Bu ofisler aracılığıyla üniversitelerde üretilen bilginin toplumla buluşturulması hedefleniyor. Biz de bu doğrultuda ilk toplantımızda konu olarak özellikle kahverengi kokarca zararlısını seçtik.” dedi
Etkinlik, Rektör Danışmanı ve Bilim İletişimi Ofisi Akademik Danışmanı Doç. Dr. Emine Şendurur etkinliğe katılanlara teşekkür edilerek, bilim insanlarının ürettiği bilgilerin sahada uygulayıcılara aktarılmasının önemine dikkat çekildi. Üniversitelerde üretilen bilginin toplumla buluşturulmasının hedeflendiğini belirten Şendurur, kampüs dışında düzenlenen ilk Bilim Kafe’nin, bölgenin en önemli sorunlarından birine odaklanarak ve özellikle çiftçilere yönelik gerçekleştirilmesinin anlamlı olduğunu ifade etti. Şendurur, etkinliğe katkılarından dolayı Doç. Dr. İslam Saruhan’a ve emeği geçen herkese ayrıca teşekkür etti.
Moderatörlüğünü İletişim Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Gülten Aslantürk üstlendiği Bilim Kafe, Çarşamba Ticaret Borsası Meslek Yüksekokulu (ÇTBMYO) öncülüğünde; Çarşamba Belediyesi, Ziraat Odası, Muhtarlar Derneği ve Kurtahmetli Muhtarlığı iş birliğiyle gerçekleştirildi. OMÜ Bilim Kafe etkinliğine ayrıca OMÜ Bilim İletişimi Ofisi Koordinatörü Öğr. Gör. Mürsel Kan, ÇTBYO Müdürü Prof. Dr. İsmail Aydemir, okulun akademik ve idari personeli, fındık ve kivi üretiminden geçimini sağlayan Kurtahmetli ve komşu mahallelerden kadın ve erkek çiftçiler katıldı.
OMÜ Bilim İletişimi Ofisi, yalnızca üniversite içinde değil, toplumla bilim arasında güçlü bağlar kurmak amacıyla doğrudan sahaya inmeyi hedefliyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) desteklediği bu yeni vizyonla üniversiteler, yerel sorunlara çözüm üreten, bilimsel bilgiyi ulaşılabilir kılan bir yapıya kavuşuyor.
Kurtahmetli’deki Bilim Kafe, bu vizyonun somut örneklerinden biri olarak yerel sorunlara bilimsel çözümlerle yaklaşmanın gücünü gösterdi. OMÜ, üniversite-toplum etkileşiminin en güzel örneklerinden birine daha imza atmış oldu.