Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Öğrenci Konseyince organize edilen Kut’ül-Amare Konferansı, OMÜ Atatürk Kongre ve Kültür Merkezinde akademisyenler ve öğrencileri bir araya getirdi. Konferansta; 100. Yılında Kut’ül-Amare Savaşı’nın bilinmeyen yönleri ve tarihsel arka planı dinleyicilerle paylaşıldı. OMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Yavuz Erler’in konuşmacı olduğu Konferansı; OMÜ Çocuk Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Rüştü Cankon Germiyanoğlu, akademisyenler ve öğrenciler izledi.
Selamlama konuşmasında söz alan Öğrenci Konseyi Başkanı Ali Saral Sarıalioğlu “Atalarımızın kazandığı bu zaferler bizlere büyük cesaret vermeli ki büyük işler yapmak için kendimizde heyecan duyalım. Kut’ül-Amare’de, diğer cephelerde ve İstiklal mücadelesinde şehit düşen, bizlere bu vatanı emanet eden ecdadımızı rahmetle anıyoruz.” dedi.
Kut’ül-Amare unutulan değil unutturulan bir zafer
Açılış konuşmasında sözlerine “Kut’ül-Amare esasen unutulan değil unutturulan bir zaferimiz.” şeklinden başlayan Prof. Dr. Rüştü Cankon Germiyanoğlu da Kut’ül-Amare Savaşı’nda, 29 Nisan 1916’da Halil (Kut) Paşa’nın Osmanlı ordusuna gönderdiği “orduma, arslanlar” diye başlayan mesajını dinleyicilerle paylaştı. Savaşla ilgili görselleri sunan Germiyanoğlu, “İngiliz tarihinde 2. Dünya Savaşı’nda, 1942’de Singapur’un teslim olunmasına kadar en büyük hezimet Kut’ül-Amare Savaşı’dır. Bizim de 2. Viyana Kuşatması’ndan sonra en büyük zaferimiz gerçekten Kut’ül-Amare Zaferi’dir.” ifadelerini kullandı.
Konferans konuşmacısı Prof. Dr. Mehmet Yavuz Erler ise Kut’ül-Amare Savaşı ile ilgili arşivlerdeki fotoğrafların Almanlar tarafından çekildiğini belirtip Osmanlı Devleti’ndeki fotoğrafçıların ekseriyetle Ermeni ve Rum olduklarını söyleyerek “İşin acı tarafı 1. Dünya Harbi’nde Ermeni ve Rumlarla, yüzyıllarca birlikte yaşadığımız bu toprakların insanlarıyla birtakım nifaklar nedeniyle sorunlar oluşmuş ve bu problemler nedeniyle bu fotoğrafçıların enerjisinden maalesef çok fazla istifade edememişiz.” dedi.
Oyalanmak istenen Osmanlı askerleri
Erler, Kut’ül-Amare’nin, İngilizlerin kazanmayı hedefledikleri bir yer olmadığına dikkat çekerek “İngilizler daha önce Afganistan ve Pakistan’da uyguladıkları askerî stratejileri Kut’ül-Amare’de de gerçekleştirdiler. Bu savaş uzak bir coğrafyada Osmanlının askeri enerjisini, silahlarını, profesyonel askerî birliklerini oyalamak üzere tezgahlanmış bir safhadır, bir cephedir. Bu açıdan bakarsanız İngilizler başarılı olmuştur. Bizim Bursa bölgesinde yetiştirmiş olduğumuz “Mavi urbalılar” –komando birlikleri diyelim- keskin nişancılardır, suikast birimleridir. Bunlar 30 bin profesyonel askerden oluşmaktadır ve bu askerler Kut’ül – Amare’de oyalanmışlardır. Halbuki bu askerlerimizi Filistin’de, Çanakkale’de değerlendirebilirdik. Dolayısıyla Kut’ül-Amare’ye askerî strateji açısından bakmakta yarar vardır diye düşünüyorum.” diye konuştu.
Prof. Dr. Erler, savaştaki önemli simaların İngiliz komutan Charles Townshend ve İngiliz Genelkurmay Başkanı John Nixon, Alman Komutan Colmar von Goltz, Halil (Kut) Paşa, Nurettin (İbrahim Konyar) Bey ve Ali İhsan Bey olduğunu aktararak bir yıla yakın zamanda savaşın bütün safhalarını yöneten, sevk ve idareyi elinde tutan Goltz Paşa’ya haksızlık etmememiz gerektiğini belirtti. Erler sözlerini şöyle sürdürdü: “Goltz Paşa’nın ‘Ulusun Uyanışı’ ve ‘Kitlelerin Hâkimiyeti’ adlı ders kitapları çok önemlidir. Bizim tespitlerimize göre Osmanlı topraklarındaki Genç Türk Hareketi tamamen Goltz Paşa’nın eseridir. Yani fikrin mimarı kendisidir. Türkiye’yi ve Türk insanını çok sevmiş bir komutandır. Kendisi ulus-devlet modelini belki Almanya’da gerçekleştirememiş birisi ama ilk prototip uygulamalarını Osmanlıda yetiştirdiği öğrenciler vasıtasıyla hayata geçirdiğine dair elimizde kuvvetli veriler var.”
Erler, Kut’ül – Amare’de kuşatma sırasında İngiliz birliğindeki Hint askerlerinin Budist inancına mensup olmalarından dolayı et yemek istemediklerini ve bunun da İngiliz ordusunun savaş kabiliyetini etkilediğini sözlerine ekleyerek bu olumsuz durumun Hindistan’daki Budist rahiplerden temin edilen bir nevi fetvalarla önlenmeye çalışıldığı bilgisini de paylaştı.