Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Demir, 2050 yılında 54 ülkede su krizi beklendiğini, dünyanın yaklaşık yüzde 40'ının su kriziyle karşı karşıya olacağını belirterek, “Bugüne baktığımızda su, savaşlardan çok daha önemli bir kriz.” dedi. Dekan Prof. Dr. Yusuf Demir, Samsun 2. Tarım Fuarı'nın yapıldığı TÜYAP Fuar Merkezi Konferans Salonunda 'Su ve Kuraklık' adlı bir konferans verdi. Su alanında birçok çalışması olan Prof. Dr. Yusuf Demir, su ve kuraklık hakkında çok önemli açıklamalarda bulundu.
Dünyanın ve insanın 4'te 3’ünün sudan oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Yusuf Demir, "Su olmadan hayatımızı devam ettirme şansımız yok. Dünyanın yüzde 75'i olan suyun sadece yüzde 3'ü tatlı su. Biz aslında dünyada 10 binde 3'ünden tatlı su olarak faydalanabiliyoruz. Bütün kavgalar bu kadar suyun üzerine yapılıyor. 1993 yılında Rio de Janeiro'da suyun gelecekteki problemlerini tartışanlarca; dünyadaki suyun tüketimi bu hızla devam ederse 2050 yılında 54 ülkede su krizi bekleniyor. Yine dünyanın yaklaşık yüzde 40'ının su kriziyle karşı karşıya olacağı ifade ediliyor. Bugüne baktığımızda su, savaşlardan çok daha önemli bir kriz. UNESCO'nun geçen yıl yayınladığı rakamlara göre her gün 6 bin çocuk su ve suyun oluşturduğu problemlerden ölüyor. Dünyada yaklaşık içme suyu tüketimi noktasında; 1 milyarın üzerinde sıkıntı yaşayan insan var. Bir litre tereyağı üretilebilmesi için 400 litre su tüketiyoruz. Bir ekmeğin üretilebilmesi için bin 200 litreye yakın su kullanılıyor. Bu nedenle biz suyun ne kadar önemli bir şey olduğunu ve suyun korunması gerektiğini söylüyoruz." diye konuştu.
Türkiye'de toplam su varlığının 112 milyar metreküp olduğunu ifade eden Demir şöyle devam etti: "Bu su varlığının 98 milyar metreküpü yer üstü, 14 milyar metreküpü yer altı suyu. Biz bu suyun 45 milyar metreküpünü kullanabiliyoruz. 45 milyar metreküp suyun 33 milyar metreküpünü tarımda kullanıyoruz. Tarımda kullandığımız 33 milyar metreküp suyun, doğru sulama yöntemlerini kullanmadığımız ve sulama mühendislerini devreye sokamadığımız için maalesef 20 milyar metreküpünü boşa akıtıyoruz. Yani 80 milyon insanın bir yılda evde ve sanayide kullandığı suyun yaklaşık iki katını boşa akıtıyoruz. Evsel ve sanayide israf var ama sanayideki sorunumuz çok büyük. Türkiye’deki suyun yaklaşık 40 milyar metreküpünü Dicle ve Fırat nehirleri oluşturuyor. Dicle ve Fırat üzerinde oynanan oyunları konuşsak o bölgede kimlerin hayallerinin olduğunu görürüz."
Küresel ısınmanın dünya için büyük bir sorun olduğunu vurgulayan Demir, "Dünyada küresel ısınma üzerine çalışan örgütlerin raporlarına göre; önümüzdeki 50 yıl içerisinde doğal olarak yeşil kalabilecek 200 tane bölgeden bir tanesi de Karadeniz Bölgesi. Karadeniz Bölgesi, dünyada önümüzdeki 50 yıl içerisinde yaşanabilecek Türkiye’nin yegâne bölgesi. Onun için Karadeniz Bölgesi’ni turizme hazırlama çalışmaları var. Samsun’dan Artvin Hopa sınırına kadar yaylalardan geçen bir yeşil yol tartışması başladı. Bunların hepsi Karadeniz Bölgesi’ni turizme hazırlama çalışmasıdır. Yeşil yolu doğru tartışmak lazım. Karadeniz Bölgesi’ni turizme açarken Karadeniz Bölgesi’nin doğal güzelliğini yok etmemeyi tartışmalıyız. Burada ben Karadeniz Bölgesi’nde yapılan HES’lere (Hidroelektrik Santrali) dikkat çekmek istiyorum. Karadeniz Bölgesi’nde şu anda planlanmış 406 tane HES var. Şu anda aktif olarak kullanılan HES sayısı 152. Proje aşamasında 94 tane HES var. 108 tane proje iptal edildi. 45 tane de fizibilite çalışması var. Biz Karadeniz Bölgesi’ni turizme açacaksak doğayı yok etmeden açacağız. Karadeniz dağlarının tepesine siz 400 tane suni göl yaparsanız 10 sene sonra (meteorolojiden arkadaşlar söylesin) o bölgenin iklimi değişir mi değişmez mi? Çünkü o göllerin yüzeyindeki buharlaşma, o göldeki hidroloji ile bölgedeki hidrolojik döngüyü ve iklimi değiştirecek. Karadeniz Bölgesi’ndeki yağış rejimi değişecek, Karadeniz Bölgesi’nde ani selleri, ani kuraklıkları birlikte yaşayacağız. Bir de Karadeniz Bölgesi’ne gelecek turist ne için gelecek! Doğal güzelliği için gelecek. Siz o doğayı ve o güzelim yaylaları yok edecek HES’leri gerekli planlama olmadan yaparsanız o taşların arasına, o HES’lerin olduğu yere turist niye gelsin. HES’i doğru planlarsanız, doğayı yok etmeyecek, doğal güzelliği koruyacak, o bölgenin doğasına katkı yapacak şekilde planlarsanız HES faydalıdır. Karadeniz Bölgesi’nde 100-150’ye yakın HES olmalıdır. Ama siz doğayı tahrip ederseniz o zaman zararlıdır. Gelecekte bu bölge için en büyük problem; HES’lerin plansız yapılmasından kaynaklanan doğal değişimler, iklim değişimleridir. Bu Karadeniz Bölgesi’nin iklimini tehdit eden büyük bir sorun. Devletin son zamanlarda güzel adımları var. Ama bölgeye zararlı işlerden vazgeçmemiz lazım. Ama yararlı ise hep beraber altına imza atalım. Bugünden bunun planlamasını yapamazsak yarın pişman olmamızın bir anlamı olmaz." şeklinde konuştu.