“11. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu” 19 Mayıs’ın 100. Yılında OMÜ’de
16 Ekim 2019, Çarşamba - 19:35
Güncelleme: 18 Ekim 2019, Cuma - 22:13

Samsun Valiliği, Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ), Türk Dil Kurumu (TDK) ve Yunus Emre Enstitüsü paydaşlığında düzenlenen “11. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu”, ulusal kurtuluş mücadelesinin başlangıç ve simge kenti Samsun’da OMÜ’nün ev sahipliğinde başladı.

Bir dünya dili olan Türk dilinin; tarihî ve kültürel kökleri, coğrafi yayılımı, günümüz dünyasındaki konumu ile bugünü ve geleceğinin tüm yönleriyle ele alınacağı sempozyum; ülkemizden ve yurt dışından çok sayıda Türkolog (Türklük bilimi uzmanı), akademisyen, araştırmacı ve uzmanı ağırlıyor.

Sempozyumda Türkçenin önemli hizmetkârları yer alıyor

“11. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu’nun OMÜ Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki açılış programına; Samsun Valisi Osman Kaymak, OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç, TDK Başkanı Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Atakum Kaymakamı Namıl Kemal Nazlı, Türkoloji alanına önemli katkıları olan Türkologlar Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. Leyla Karahan, Prof. Dr. Mustafa Argunşah, Prof. Dr. Abdurrahman Güzel ile Prof. Dr. Tuncer Gülensoy, Yunus Emre Enstitüsü Türkçe Öğretimi ve Türkoloji Müdürü Prof. Dr. Yavuz Kartallıoğlu, Türkçenin önemli dil yadigârı Dede Korkut Hikâyeleri’nin 3. nüshasını keşfeden Türkmen aydın Valimohammed Khojeh, Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı OMÜ Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Serkan Şen ve Kurul Başkan Yardımcısı OMÜ Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Dr. Öğr. Üyesi Mediha Mangır, fakülte dekanları, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı.

“Kaşgarlı Mahmud’un çağlar aşan öngörüsünü canlı tutmak Türkçeye adanmış ömürlerin ve gönüllerin temel istikametidir”

Sözlerine “Türkler, insanı insanlıkla buluşturan değerler bütününe ‘erdem’ demişler bu kavramın zirvesine ise dili yerleştirmişlerdir” diyerek başlayan Sempozyum Düzenleme Kurulu başkanı Prof. Dr. Serkan Şen Türk dilinin kadim tarihini ve önemini şu cümlelerle dile getirdi: “En eski atasözlerimiz arasında ‘Erdem başı dil’ uyarısı yapılmıştır. Türklüğün dil yadigârlarında destan çağından itibaren dünyayı kucaklayan bir iddia göze çarpar. ‘Daha deniz, daha ırmak isteriz; gök kubbe çadırımız, güneş bayrağımız olsun’ diyen Oğuz Kağan’ın gök kubbe altında tasavvur ettiği iletişimin kaynağı Türkçe idi. Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldığında ikisinin arasında var edilen kişioğlunun üzerine hükümran olan atalarını anan Bilge Kağan elbette dünyayı Türkçe okumuştu. Ölümsüz eseri Divanı Lugati’t-Türk’te ‘Türk dilini öğrenin zira onların uzun süren hâkimiyetleri olacaktır’ şeklindeki hadis olduğu nakledilen sözü aktarıp 'Bu, hadis ise Türkçe öğrenmek dinî bir vecibedir, yok değil ise akıl bunu emreder' diyen Kaşgarlı Mahmud aslında bizi bugün burada bir araya getiren iddianın ilanını daha o çağlarda yapmıştı. ‘Türklerin gönüllerini fethetmek için onların dilleriyle konuşmaktan başka yol yoktur’ diyen Kaşgarlı, Türkçenin ikliminde bir dünya tasavvurunun peşinde idi. Pirimiz Kaşgarlı Mahmud’un çağlar aşan öngörüsünü canlı tutmak Türkçeye adanmış ömürlerin ve gönüllerin temel istikametidir.”

Prof. Dr. Şen 2019 yılının önemine işaret ederek “2019 yılı en önemli dil yadigârlarımızdan biri olan Kutadgu Bilig’in yazılışının 950’nci, Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolda ilk adımın atılışının 100. yılı olması münasebetiyle özel bir zaman dilimidir. Türk’ün bir asır önceki bağımsızlık mücadelesinin başlangıcına tanıklık eden Samsun’da, o kutlu zamanın adını taşıyan Üniversitemizde bu sempozyumun düzenleniyor olması, etkinliğimizi daha anlamlı kılmaktadır. Eğer bizler bugün burada bir araya gelmişsek TDK’yı kurup, bu kurumun yaşatılması için gerekli imkânları sağlayan, bir Türkçe sevdalısı olarak dil davamızı sahiplenen Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı yol sayesindedir. Bu sempozyumun düzenlenmesine ortak olan bütün kuruluşlara ve emeği geçenlere teşekkürü büyük bir borç biliyorum, katılımızdan dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.”  dedi.

Prof. Dr. Serkan Şen, konuşmasında 2019 Haziran ayında hayatını kaybeden Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. İlknur Karagöz’ü de rahmet ve minnetle yâd etti.

“Daha çok çalışıp ve üreterek Türkçemizin zenginliğine zenginlik katmalıyız”

Türk dili için yeni ufuklar açacak olan “11. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu”na ev sahipliği yapmaktan büyük gurur duyduklarını vurgulayan OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç de katılımcıları selamlarken “Bir dilin, bir milletin geleceği açısından ne kadar değerli ve hayati olduğunu hepimiz biliyoruz. Dünü bugüne bağlayıp bugünü geleceğe taşıyan en önemli değerlerimizden biri olan dilin; günümüzde ve gelecekte kendisini koruması, deyim yerindeyse özel duvarlar örülerek sağlanamaz. Dün de bütün diller birbirinden etkilendi, bugün de etkileniyor, yarın da etkilenecek. O nedenle bu irtibatı, duvarlar örerek koparamayız. Önemli olan mesele, dilimize yabancılaşmadan Türkçemizin güçlü kalabilmesinin yolunun o dili konuşan milletin gücünden kaynaklandığını göz ardı etmememizdir. Tarih boyunca da ekonomik, kültürel, askerî olarak milletlerin hangisi güçlüyse onların dili baskın ve başat rol oynamıştır. Bu nedenle bizim öncelikle güçlü ve diri olmamız ve de çok çalışarak ve çok üreterek Türk dilinin zenginliğine zenginlik katmamız gerekiyor. Bugün dilimize, her gün nice yeni kelimenin girmekte olduğuna tanık olmaktayız. Sahip olduğumuz teknolojik aletler var ve bunlara özgü uygulamalar ve bir sürü yeni gelişmeyle karşı karşıya kalıyoruz. Bunların da yabancı dilde olması ve dilimize yerleşmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Bu doğrultuda, dilcilerimizce bu kelimelerin Türkçe karşılıklarının dilimize kazandırılmasının ve kendi dil yapımızın gereği olan bir yapılanmaya dönüştürülmesinin önemli bir görev olduğunu düşünüyorum. Bu ilişkiyi kesemeyeceğimize ve bu yapılanmadan kaçınamayacağımıza göre bu etkilenmeden yararlı bir şekilde çıkma yolunda burada toplanan çok değerli dil bilimci hocalarımızın derinlemesine düşündüğünü ve üzerinde çözüm üretmeye çalıştığını biliyoruz. İnşallah Türk milleti olarak biz de üretime dönük çalışmalarımızı arttırmak ve hızlandırmak suretiyle dünyadaki bu hızlı değişim ve gelişime ayak uydurarak geleceğe daha güçlü bir şekilde ilerlemenin yolunu buluruz diye düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

“Sempozyumun, Atatürk’ün ilk adımı attığı Samsun’da ve o kutlu günün adını taşıyan OMÜ’de düzenlenmesi ayrıca büyük bir önem arz ediyor” diyen Rektör Bilgiç, Üniversite olarak bu onuru yaşadıklarını vurgulayarak sempozyumun fikir sahiplerine ve düzenlenmesinde emeği geçen herkese şükranlarını sundu.

Rektör Bilgiç konuşmasında ayrıca, Üniversitedeki değişim-dönüşüm, 3 milyon avroluk bütçeyle dikkat çeken ve OMÜ’nün koordinatör pozisyonunda olacağı AB projesi, değişim programları, uluslararasılaşma faaliyetleri vb. konular hakkında da katılımcıları aydınlattı. Konuşmasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deki Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi (Türk Konseyi) Devlet Başkanları 7. Zirvesi’ne değinen Rektör Bilgiç, sözlerini şöyle tamamladı: “Dün Azerbaycan’da toplanan Türk Konseyi, gelecek adına bizi ümitlendirdi. Bu beraberliğin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bu beraberlik, daha güçlü Türk dünyasının oluşmasında ilk güçlü adım olsun istiyoruz. Dünyanın huzura, barışa ve güvenli bir ortama kavuşmasında etkili olacak bu güç birliğinin sürdürülmesinde Türk dilinin önemini kavramış kardeş topluluklar olarak yolumuza hep birlikte daha güçlü bir şekilde devam ederiz inşallah. Hepinize katılımınızdan ötürü teşekkür ediyor, sempozyumun hayırlara vesile olmasını diliyorum."

Bilimsel içeriği olan etkinliklere her türlü desteği verdiklerini belirten bir diğer konuşmacı TDK Başkanı Prof. Dr. Gürer Gülsevin, 19 Mayıs’ın 100. yılında 11.’sinin Samsun’da düzenlendiği “Dünya Dili Türkçe Sempozyumları”nın özel bir yer tuttuğunu vurguladı.

“Türk dünyası tek bir çatı altında büyük ve önemli faaliyetlere imza atmalı”

Bakü’de yedincisi düzenlenen Türk Konseyi’nde “Türk dilli halklar” tabirinin yerine artık “Türk dili konuşan devletler” denmesinin önemine odaklanan TDK Başkanı Gülsevin “Bunun geri dönüşü yok. Ülkelerin, milletlerin, devletlerin diasporaları var. Altı çizilen konulardan biri de Türk dünyası için 6 diasporanın olmayacağıydı. Tek bir diaspora çatısı altında daha büyük ve önemli faaliyetler yapalım demek bambaşka bir şeydi. Bunu hatırlatmayı istiyorum zira biz ‘Türkçe, dar manada aslında batı Oğuzcasına tekabül eder, geniş anlamda bütün hepimizi kasteder’ diye izah etmek zorunda kalıyorduk. Türkiye’dekiler, İran’dakiler ve Azerbaycan’dakilerin dışında Türkçe tabirini kullanırken elbette Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi diyorduk ama bunu izah etmemiz gerekiyordu. Dün toplanan konseyde, kendi devlet başçılarımız bunların Türk devletleri olduğunu söyledikten ve kayda aldıktan sonra da bizim Türk ve Türkçe kelimesini de çok fazla izah etme ihtiyacımız kalmadı. İstediğimiz zaman yine dar manadaki batı Oğuzcasını, gerektiği zaman da bütün Türk dünyasının dilini Türkçe diye de söyleyebileceğiz ve hepimiz aynı şeyi anlayacağız.” diye konuştu.

“Türkçe, dünyanın farklı coğrafyalarında konuşulmuş, her yerden beslenen ve her yeri beslemiş bir dildir”

Türkçenin bir dünya dili olduğunu ve çok geniş coğrafyada yaşadığını vurgulayan TDK Başkanı Gülsevin, devamında “Türkçenin dünya dili olduğunu nereden anlayacağız. Nerede konuşuluyor, ne kadar kişi bu dili konuşur? Bu sayısal veriler çok önemli değil diye gözükse de eski dünya olarak tanımlanan Avrasya’nın her yerinde Türk dili, dün varlığını koruduğu gibi bugün de konuşulan ve yarın da konuşulacak zengin bir dildir. Dolayısıyla bütün bu coğrafyalarda aynı anda konuşulmuş, her yerden beslenmiş, her yeri beslemiş büyük bir dilden bahsediyoruz. Bütün dillerde kelime alışverişi vardır; Türk dili de Avrasya’nın adını bildiğimiz bütün dillerinden kelime aldı çünkü o dillerle beraber yaşadı, onlarla komşuluk yaptı ve akraba oldu. Yanı sıra bu dillerin hepsine kelime verdi. Türkçe hakikaten bir dünya dili. Buradaki araştırmacılarımız da bütün yönleriyle ve 300’e yakın bildiri sayesinde bir kez daha Türkoloji çalışmalarına katkı sunmuş olacak. Sempozyumumuzun hayırlara vesile olacağına inanıyor ve hepinize teşekkür ediyorum.” sözlerine yer verdi.

Yunus Emre Enstitüsü Türkçe Öğretimi ve Türkoloji Müdürü Prof. Dr. Yavuz Kartallıoğlu da bulundukları faaliyetlerden bahsederken, Enstitünün; Türkiye’nin uluslararası alanda bilinirliğini, güvenilirliğini ve itibarını arttırmak göreviyle hareket ederken, dünyanın her yerinde Türkiye ile bağ kuran ve Türkiye’ye dost insan sayısını arttırmayı hedeflediğini söyledi. 

“Türkiye’nin ‘yumuşak gücü’yüz”

Enstitünün önemli bir sorumluluk üstlendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kartallıoğlu, “Yunus Emre Enstitüsü; 48 ülke ve 58 merkezde Türkiye’nin ‘yumuşak gücü’dür yani literatürde soft-power olarak tanımlanır. Bu bir anlamda, bir devletin, diğer devlete güç kullanmadan istediklerini yapabilme gücü olarak da kabul edilebilir. Dünyanın farklı ülkelerine Türkologlar gönderiyoruz ve ayrıca 193 ülkede şu anda 287 bin kişi, Uzaktan Türkçe Öğretimi Portalı aracılığı ile Türkçe öğrenmeye çalışmaktadır. Portalı geliştirme çalışmalarımız da devam ediyor. Büyük bir potansiyele sahibiz ve bu gücü mümkün olduğunca verimli şekilde kullanma gayretindeyiz,  katkısı olacak herkese kapımız açık.” şeklinde konuştu.

"İdareciler olarak Türkçe hassasiyetini zinde tutmakla mükellefiz"

Son olarak kürsüye davet edilen Samsun Valisi Osman Kaymak ise kültürün en önemli taşıyıcısının dil olduğunu kaydettiği konuşmasında “Yahya Kemal’de, manasını ‘Türkçe ağzımda annemin ak sütü gibidir’ sözüyle bulan lisanımız, aynı zamanda milletimizin tarih sahnesindeki teminatıdır. Bu hususta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olduğunu görüyor. Türk dili; Türk milletinin kalbidir, zihnidir’ tespiti durumu özetler mahiyettedir. Türkçe soylu bir dildir.  Bu soyluluk köklü oluş yanında miras alınan asalete de işaret eder. Dilimizin gücünün ortaya konulmasında siz değerli bilim insanlarına önemli vazifeler düşmektedir.  Onu bir kuyumcu titizliğiyle ele alarak imkân ve zenginliklerini ortaya koyacağınız çalışmaların niteliği yükseldikçe milletimizin göğsü kabaracaktır. Bizlerse idareciler olarak Türkçe hassasiyetini zinde tutmakla mükellefiz. Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanımızın 2017’yi ‘Türk Dili Yılı’ ilan etmesi ve devletimizin bu doğrultudaki politikaları hayata geçirmesi önemli bir adımdır. Biliyorum ki sempozyumumuz, Türkçenin dünyayı kucaklayışı açısından yeni görüşlerin ortaya konulması hususunda büyük ehemmiyet taşımaktadır.  Etkinliğin Millî Mücadele’nin başlangıcının 100. yılında bir asırlık gururu taşıyan Ondokuz  Mayıs Üniversitesi öncülüğünde Samsun’da gerçekleşmesi toplantıyı daha da anlamlı kılmaktadır. Türk milleti, geleceğe birlikte yürüyecek ise bu yürüyüş Türkçemizin sıcaklığında gerçekleşecektir. Dünyanın hiçbir dilinde ‘gönül’ sözcüğünü tam manasıyla karşılayan bir kelime bulunmamaktadır. Bu kelimeye sahip bir dilin konuşurları, elbette bir gönül seferberliği başlatabilirler. Biz gönüllerimizi Yunus’un diliyle buluşturduğumuzda, hiçbir güç karşımızda duramayacaktır. ‘Barışın Pınarı’ hiç kurumayacaktır.  Mehmet’imiz Mehmetçik şefkatiyle gözümüzün bebeği olmayı sürdürecektir.” ifadelerini kullandı.

Türkçenin müzikal zenginliği sözlerde ve çalgılarda çınladı

Açılış konuşmalarından sonra OMÜ Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Türk Halk Müziği Topluluğunun, Doç. Dr. Alper Varış yönetimindeki konseri katılımcılara hitap etti. Konserde, Türk lehçelerinden ve Türkiye’nin farklı bölgelerinden türkülere yer veren Türk Halk Müziği Topluluğu, Türkçenin müzikal zenginliğini; dilsiz kaval, kabak kemane, cura, ut, ritm saz gibi çalgılarla gözler önüne sererken, katılımcılardan yoğun alkış aldı.

Ardından, Samsun Valisi Osman Kaymak, Dede Korkut Hikâyeleri’nin 3. nüshasını keşfeden Türkmen aydın Vali Mohammed Hoca’ya; Rektör Prof. Dr. Sait Bilgiç ise TDK Başkanı Prof. Dr. Gürer Gülsevin’e hediyelerini takdim etti.

Sabahki oturum merhume Doç. Dr. İlknur Karagöz'e adandı

Sempozyumun öğleden önceki oturumu, yaşamını yitiren Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Anabilim dalı öğretim üyesi Doç. Dr. İlknur Karagöz'ün anısına düzenlendi. Oturumun başında, merhume Doç. Dr. İlknur Karagöz'ün öz geçmişi katılımcılarla paylaşıldı ve ardından kızları Şeyma Ece ve Işıl Banu Karagöz'e, OMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Vedat Ceyhan tarafından sempozyuma katılma hazırlığındayken hayatını kaybeden Doç. Dr. İlknur Karagöz'ün katılım belgesi takdim edildi. Oturumda, Dede Korkut Hikâyeleri’nin 3. nüshasını Türkçeye kazandıran Türkmen aydın Vali Mohammed Hoca, nüshanın bulunuş öyküsünü katılımcılara aktardı.

16-18 Ekim’i kapsayan ve 300’e yakın bildirinin sunulacağı “11. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu”nun, Türkoloji alanına önemli katkılarının olması bekleniyor.

X
Secure Login

This login is SSL protected