OMÜ ve ANAS Ortaklığında Kültürel Miras Projesi
01 July 2025, Tuesday - 16:20
Updated: 01 July 2025, Tuesday - 16:41

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) ile Azerbaycan Ulusal Bilimler Akademisi (ANAS), TÜBİTAK 2542 Türkiye-Azerbaycan İkili İş Birliği Destek Programı kapsamında önemli bir bilimsel projeye imza atıyor.

‘Türkiye ve Azerbaycan'da Türk Kültürünün En Eski İzlerinin Tespiti’ adlı proje ile Türkiye ve Azerbaycan topraklarında Türk kültürünün en eski izlerini gün yüzüne çıkarmayı hedefliyor.

Somut ve soyut kültürel miras karşılaştırmalı incelenecek

İki yıl sürecek proje kapsamında kaya resimleri, balballar, koçbaşlı mezar taşları gibi somut miras örneklerinin yanı sıra sözlü gelenekler gibi soyut kültürel unsurlar da kapsamlı biçimde ele alınacak. Bu unsurlar, her iki coğrafyada karşılaştırmalı olarak değerlendirilecek.

Proje ekibi her iki ülkeden alanında uzman akademisyenlerden oluşuyor

Projenin Türkiye yürütücülüğünü İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu üstleniyor. Proje ekibinde Tarih Bölümü’nden Doç. Dr. Okay Pekşen ve Coğrafya Bölümü’nden Doç. Dr. Muhammet Bahadır yer alıyor. Azerbaycan tarafında ise Doç. Dr. İrada Mammadova ve Doç. Dr. Aynur İbrahimova bilimsel katkı sağlıyor.

Geniş bir coğrafyada saha çalışmaları yapılacak

Araştırmalar Türkiye’de Rize, Kars, Erzurum, Ankara, İzmir, Ordu, Hakkâri ve Artvin gibi illeri kapsarken; Azerbaycan’da ise özellikle Gobustan gibi tarihi öneme sahip bölgelerde saha çalışmaları gerçekleştirilecek. Ayrıca Samsun ve Bakü’de iki ayrı bilimsel çalıştay düzenlenecek.

Tarihi ve kültürel bağlar bilimsel verilerle güçlendirilecek

Projenin amacı sadece tarihi izleri ortaya koymakla sınırlı değil. Aynı zamanda iki kardeş ülke halkları arasındaki kültürel birliğin kökenleri de bilimsel yöntemlerle belgelenmiş olacak. “İki devlet, tek millet” anlayışının kültürel temelleri bu projeyle daha da sağlamlaştırılacak.

Bilimsel yayınlarla akademiye ve kamuoyuna katkı sağlanacak

Proje sonunda elde edilecek veriler, ulusal ve uluslararası bilimsel yayınlara dönüştürülerek hem akademik dünyaya hem de kamuoyuna sunulacak. Böylece tarihsel, kültürel ve sosyolojik açıdan önemli bir boşluk da doldurulmuş olacak.